出版社:IBAV (Research Foundation of Theological Science)
摘要:İslam dini kulun yüce yaratıcı Allah ile olan münasebetine ve yükümlülüğündeki ibadetlere işaret etmekle birlikte hayatın her alanını düzenleyici detayları da kapsamaktadır. Bu yönüyle İslamiyet insanlara yaşam biçimlerine hitap edecek şekilde rehberlik eden ve kapsamlı değerler sunan bir dünya görüşü olarak görülmektedir. Nitekim İslam dininin kutsal kitabı Kuran-ı Kerim, “mânâ, işaret veya hüküm içeren, kısa veya uzun cümleler” olarak ifade edilebilen 6000’den fazla ayet ve “ayetlerden oluşan belirli bölümler” olarak ifade edilebilen 114 sure halinde MS 600’lü yıllar boyunca 23 yılda Allah tarafından Cebrail adındaki melek aracılığıyla İslam dininin peygamberi Hz. Muhammed'e vahiyler halinde iletilmiştir. Hz. Muhammed'in davranışları ve sözleri olduğu iddia edilen Sünnet ise Hadisler aracılığıyla günümüze kadar ulaşmıştır. Daha açık bir ifadeyle Sünnet, Hz. Muhammed'in Müslümanlarca uyulması gerekli sayılan davranışları ve herhangi bir konuda söylemiş olduğu sözleri olup bir rivayet zinciri ile kendisine isnad edilen bu davranış ve sözler, sözlü kültür ürünleri olan Hadisler aracılığıyla aktarılagelmiştir. Bu nedenle İslam dininin referans kaynağı olarak Kur’an-ı Kerim’in ve Sünnetin hayatın her alanında olduğu gibi sosyal ve iktisadi faaliyetlere ilişkin İslami ekonomik yapının da çerçevesini çizmiş olduğunu söylemek doğru bir çıkarımdır. Şu halde İslâm dininin ekonomi ile ilgili getirmiş olduğu emir, yasak ve tavsiyelerin Kur’an-ı Kerim ve Sünnet aracılığıyla ortaya konması ile teorik olarak ortaya çıkmış olan ve bugün İslam ekonomisi olarak adlandırılan bu yapının özelliklerini içinde bulunulan zamanın anlayışı ve gerekliliğine uygun olarak yorumlamak da ayrıca önem arz etmektedir. Bu nedenledir ki günümüzde ekonomi literatüründe sıklıkla İslam ekonomisinin kapsamını ele alan çalışmalara yer verilmekte, İslamiyetin sosyal ve iktisadi hayata dair bakış açısı ve sorunları ele alışı tartışılıp anlaşılmaya çalışılmaktadır. Öte yandan sosyal ve iktisadi hayatın temel dinamiklerinden olan ve bu çalışmada “özel veya tüzel kişilik tarafından atıl veya kullanılmayan üretim araçlarının belli bir risk alınarak bir mal veya hizmet üretme kaygısıyla birleştirilmesi ve bilgi, teknoloji ve zaman da dâhil olmak üzere tüm kaynakların etkin bir biçimde örgütlenerek yönetilmesi ile bu süreç sonunda elde edilen mal veya hizmetin pazara arz edilmesi” olarak tanımlanabilen girişimcilik olgusu da İslam dininin girişimciliği teşvik etmesi bakımından İslam ekonomisi ile ilgilenen araştırmacıların ilgi odağında olan konulardandır. Daha geniş bir açıdan bakılacak olursa esasen genel olarak din olgusunun tüm kültürlerde ve inanç sistemlerinde adeta bir sosyal kurum niteliğinde hayatın geneline etki ettiği bilinmektedir. Bu bağlamda İslâmiyet’in insanlara yeryüzünde mevcut olan tüm kaynakları kullanmaları ve bu kaynaklarla fırsat oluşturmaları gerektiği önerisi kapsamında, sabit bir ücret karşılığında başkaları tarafından istihdam edilmenin yanı sıra girişimcilik faaliyetlerinde bulunmalarının da tavsiye edildiği göz ardı edilmemelidir. Öyle ki, İslam dini iktisadi gelişimde emeğin konumuna azımsanmayacak bir önem vererek çalışmanın öncelikli olarak Allah’a ibadet etme aracı olarak görülüp helal odağında gerçekleştirilmesini hükmetmektedir. Bu nedenle bu dünya ile birlikte ahirette de Allah'ın merhametini ve nimetini kazanmayı asıl amaç olarak görüp sadece kâr amacı gütmeyerek girişimcilik faaliyetlerinde bulunmak da helal bir çalışma olarak görülmüştür. Hatta girişimcilik bireyin hem kendisinin hem de çalışanlarının rızkına kaynak olması ve Allah’ın bir Müslüman olarak bireye yüklemiş olduğu zekât, sadaka, yardım gibi sorumlulukları yerine getirmeye vesile olabilmesi açısından ayrıca değerli görülmektedir. Ancak şüphesizdir ki, İslâmiyet Müslüman girişimciyi yalnız ahlaki ve dini bakımdan kabul gören iş faaliyetlerinde bulunması yönünde teşvik etmekte ve bu doğrultuda girişimciliği yönlendirici bir takım ilke ve esaslar sunmaktadır. Bu şekilde İslâmiyet getirdiği sınırlamalar ile topluma zarar verebilecek faaliyetleri azaltırken hem dünyevi hayat hem de ahiret hayatı için bütüncül faydayı amaçlamaktadır. Bu çalışmada öncelikle literatür taraması kısmında İslâm ekonomisi kavramının çerçevesi çizilmekte, daha sonra girişimcilik olgusuna değinilmekte ve nihayetinde İslâm ekonomisinde girişimcilik olgusu ortaya konarak açıklanmaktadır. Araştırma kısmında ise nitel analiz yöntemi benimsenip, betimsel analiz tekniği kullanılarak İslam ekonomisinde girişimciliğe ait ilke ve esaslar İslam dininin üzerinde inşa edildiği temel değerleri içermeleri bakımından Kur’an-ı Kerim ve Sünnet aracılığıyla analiz edilmektedir.