摘要:DALAK TÜMÖRLERİ- ON YILLIK OTOPSİ ÇALIŞMASI Indian ] Pathol Microbiol, 2005;48(2):186-9 Splenic tumours-autopsy study of ten years. Rane SR, Bagwan IN, Pingle P, Holla VV. Retiküloendotelyal sistemin en büyük komponenti olan dalakta tümör metastazlarına seyrek olarak rastlanılır. Dalak metastazlar genellikle multiorgan metastazlarının bir bölümü olarak karşımıza çıkar. 10 yıllık otopsi çalışmamızda dalakta neo-plazm insidansmı %1.45 (4812/70) olarak bulduk. Çalışmada ayrıca nadirde olsa primer dalak neoplazmlarma da rastladık. BOTOX’A BAĞIT ANAFLAKTİK ÖLÜM VAKASI Journal of Forensic Sciences, 2005;50(l):169-72 Fatal case of BOTOX®-related anaphylaxis Li M, Goldberger BA, Hopkins C Anaflaktik ilaç reaksiyonları seyrek olarak meydana gelmesine rağmen ciddi seyrederler. Yaygm olarak BOTOX adıyla bilinen Botolinum Toksin A; servikal distoni, aim kırışıklığı, ble-ferospazm, strabismus ve 7. kranyal sinir hastalıklarında kullanılmaktadır. Kronik boyun ve bel ağrısı olan vakamız, botox-lidokain karışımı kullanımı sonucu ölen ilk vaka olarak literatüre geçmiştir. Tıbbi kayıtlar, otopsi ve laboratuvar bulgularına göre ölümün botox-lidokain karışımına bağlı anaflaksi sonucu meydana geldiği anlaşılmıştır. Botox’un tek başma anaflaksi yapabileceği kanıtlanmasa bile bu vaka günümüzde kullanımı hızla artan bu ilaç için bir uyarı niteliği taşımaktadır. ÇÜRÜMÜŞ CESETLERDE DOLAYLI YOLDAN DERİ-ELDİVEN METODU YOLUYLA PARMAK İZİ ELDE EDİLMESİ SAfrMedJ. 2005;95(9):665-6. Taking fingerprints from a decomposed body using the "indirect cadaver hand skin-glove method" Knobel GJ. Nehirden çürümüş olarak çıkarılan vakada sağ el derisi dış muayene esnasında soyularak çıkmıştır. Elde edilen deri parçasınm eldiven tarzında kullanılması sonucu elde edilen parmak izi veri bankalarıyla karşılaştırılmış 1 saat içerisinde vakanın kimliği tespit edilmiştir. Çürümüş vakalarda soyulan el ya da parmak derilerinin eldiven tarzında kullanılmasıyla elde edilecek parmak izleri, kimlik tespiti için kullanışlı sonuçlar doğuracaktır. SAF ALKOL ZEHİRLENMESİNE BAĞLI ÖLÜM OLGUSU Forensic Sei Int. 2005;10;149(2-3):243-7 A fatal case of pure ethanol ingestion Hieda Y, Takeshita H, Fujihara J, Takayama K Yetişkin bir erkek üzerinde dehidrate alkol (>%99) yazısı bulunan 2 adet boş şişe (500ml?2) ile bir araba içerinde ölü olarak bulunmuştur. Otopside şiddetli hemoroji ve pankreatik nekroz görülmüştür. Kanda ve idrar yüksek miktarda (8,12 mg/ml ve 8,14 mg/ml) alkol saptanmıştır. Ani ölüm yaklaşık 1 litre dehidrate alkol alındıktan sonra alkol zehirlenmesi sonucu gerçekleşmiştir. TAYLAND TUSUNAMİSİNDE ADLİ TIP DOKTORLARININ ROLÜ: CHULALONGKORN TIP FAKÜLTESİNİN DENEYİMLERİ J Med Assoc Thai, 2005;88:Suppl 4:335-8 Role of forensic doctors in Thailand's tsunami: experiences from Chulalongkorn Medical School. Sirisup N, Kanluen S. Tayland’daki tusunami felaketinde adli tıp doktorlarının en önemli problemi ölenlerin kimliklerini belirlemek olmuştur. Kimlik belirleme işlemi; ölen kişinin yakınlarınca tanınması, diş kayıtları, parmak izi ve DNA analizi çalışmalarına dayanılarak yapıldı. Yapılan kimlik analizleri esnasında DNA analizi ve parmak izi yöntemlerinden sonra en etkili faktörün diş kayıtları olduğu görüldü. Çalışmalarımız esnasında felaket kim-liklendirme birimlerinin eldeki problemleri gözden geçirip gelecek için plan yapmalarının önemli olduğu kanaatine varıldı. GENÇLERDEKİ ANİ ÖLÜMLER Heart Rhythm. 2005;2(12):1277-82 Sudden death in the young Puranik R, Chow CK, Duflou JA, Kilborn MJ, McGuire MA. Genç insanlardaki ani ölümler seyrek rastlanmakla beraber toplumda derin izler bırakırlar. Çalışmamızdaki amaç 5-35 yaş arası ani ölüm vakalarında ölüm sebeplerini araştırmaktır. 1995-2004 yılları arasında Sydney/Australia da otopsisi yapılan vakaların yaş, boy, ağırlık, cinsiyet, ölüm ortamı ve otopsi sonrası patolojik bulguları değerlendirilmiştir. Travma, kaza, boğulma ve toksik nedenlere bağlı ölümler çalışma dışı bırakılmıştır. 10 yıllık periyotta 427 travma dışı ani ölüm vakası tespit edildi (%70.7 erkek). %56.4 vakada kardiyak sebeplere bağlı ölümler, %39,3 vakada kardiyak dışı nedenlere bağlı ölümler tespit edilmiş olup, %4,3 vakada ölüm sebebi tespit edilememiştir. Ani ölüme yol açan kardiyak etkenlerden en fazla görüleni aritmi olduğundan şüphelenilen vakalardır (%29). Diğer kardiyak nedenlere bağlı ölüm nedenleri arasında akut miyo-kard infarktüsü (%24,5), miyokardit (%11,6), hipertrofik kar-diyomypati (%5,8), aort diseksiyonu (5.4) ve dilate kardiyom-yopati (%5.4) bulunmaktadır. 30-35 yaş arşındaki ani ölüm vakalarının 2/3’ünden fazlasında akut miyokart infarktüsü ölüm nedeni olarak tespit edilmiştir. Fiziksel aktivite esnasında meydana gelen ani kardiyak ölümlere %10.8 vakada rastlanılmıştır. Kardiyak neden dışı sebeplere bağlı ölümler ise; epilepsi (%22,8), intraserebral hematom (%23), astım (16,1) ve pulmo-ner embolidir (%12,5). Sonuç olarak ani doğal sebeplere bağlı genç ölümlerinde en fazla aritmi olduğundan şüphelenilen vakaların olduğunu görmekteyiz. Adli Tıp Bülteni HETEROSEKSÜEL CİNSEL EŞ CİNAYETLERİ: 10 YILLIK KLİNİK DENEYİMLER Journal of Forensic Sciences, 2005;50(3):648-51 Heterosexual intimate partner homicide: Review of ten years of clinical experience FarooqueR, StoutR, ErnstF Literatürdeki yayınların çoğunda cinsel eş cinayetlerinin; aile içi şiddet ya da evlilik suiistimali sonucu meydan geldiği belirtilmektedir. Ancak bununla beraber bu tür cinayetlerde akıl hastalığı, ilaç ya da alkol suiistimali varlığı konularına çok az miktarda değinilmektedir. Ağustos 1993 ile Haziran 2003 arasındaki 10 yıllık süreçte 28 vakayı inceledik. Ölüm metodu olarak ateşli silahları erkelere oranla kadınların daha fazla kullandığını tespit ettik. İlaç suiistimali olgularında ölüm metodu olarak toksik madde kullanımı arşındaki ilişkileri de değerlendirdik. Sonuçta cinsel eş cinayetlerinde katiller içerisinde kayda değer oranda mental hastalığın görüldüğünü tespit ettik. ADLİ OTOPSİLERDE ÖLÜM SEBEPLERİ İLE POSTMORTEM SERUM KALSİYUM VE MAGNEZYUM SEVİYELERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Forensic Sei Int. 2005;155(l):18-23 Evaluation of postmortem serum calcium and magnesium levels in relation to the causes of death in forensic autopsy. Zhu BL, Ishikawa T, Quan L, Li DR, Zhao D, Michiue T, Maeda H Postmortem serum kalsiyum ve magnezyum değerleri ile ölüm sebebi arasındaki ilişkileri değerlendirmek üzere yapılmış çok az çalışma vardır. Bu çalışmanm amacı serum kalsiyum ve magnezyum değerleri ile ölüm nedeni arsında bir bağlantı bulunup bulunmadığını ortaya çıkarmaktır. Künt travma (n = 76), keskin cisimlere bağlı yaralanmalar (n=29), asfiksi (n = 42), suda boğulma (n = 18), yanığa bağlı ölümler (n = 79), metamfetamin zehirlenmeleri (n = 8), travmaya bağlı gecikmiş ölümler (n = 37), akut miyokart iskemisi (n = 61) kaynaklı 360 ölüm vakasında postmortem 5-48. saatlerde kan incelemeleri yapıldı. Vakaların tümünde kalsiyum-magnezyum seviyesi ile postmortem geçen süreç arasında bir bağ bulunamadı. Hem kalsiyum hem de magnezyum seviyesinin kalpte ve periferik kanda tuzlu suda boğulan vakalarda diğer vakalara oranla daha yüksek değerlere ulaştığı görüldü. Buna ilaveten tatlı suda boğulma olgularında, periferik kasları ilgilendiren ölümlerde ve yanığa bağlı ölümlerde serum kalsiyum seviyesinde belirgin derecede artış olduğu görüldü. Metamfetamin zehirlenmesi olan vakalarda ve asfiksi sonucu ölüm vakalarında serum magnezyum oranında artış olduğu görüldü. Postmortem serum kalsiyum ve magnezyum ölçümlerinin tatlı ve tuzlu suda boğulma olgularının ayrımında, iskelet kas hasarı, metamfetamin yada yanığa bağlı ölümlerde ölüm sebebi açısından fikir vereceği kanaatini taşımaktayız. GASTRİK MUKOZA LEZYONLARININ SUDA BOĞULMA OLAYLARINDA KULLANILMASI VE ADLİ PATOLOJİ AÇISINDAN YARARLILIĞI Leg Med (Tokyo). 2005;7(2):89-95. Gastric mucosa lesions in drowning: its usefulness in forensic pathology. Blanco Pampin J, Garcia Rivero SA, Tamayo NM, Hinojal Fonseca R. Suda boğulma sonucu ölen 52 vakanın gastrik mukozalarmı makroskopik ve mikroskobik açıdan retrospektif olarak inceledik. Sonuçları 80 vakalık asfiksi, kafa travmaları, ani kardiyak ölümler ve zehirlenmeler gibi suda boğulma dışı ölümlerin olduğu kontrol grubuyla karşılaştırdık. Suda boğulan grupta yapılan mide incelemelerinde gastrik mukozada %21.1 ve fundus-ta %54.5 oranında mukozal hasar gördük. Kontrol grubunda benzer lezyonlara rastlamadık. Bu tür lezyonlarm patolojik mekanizması da değerlendirildi. Sonuçlar değerlendirildiğinde makroskopik ve mikroskopik açıdan gastrik mukoza incelemelerinin suda boğulma tamsmda kullanılmasının anlamlı sonuçlar verdiği görüldü. Gastrik mukoza incelemeleri suda boğulma tanısında kullanılan diğer anatomik ve histolojik faktörlerle birlikte vitalité belirlemek açısından da önemli olduğunu belirtmekteyiz. ANİ BEBEK ÖLÜMÜ SENDROMUNU DÜŞÜNDÜREN DOĞAL OLMAYAN SEBEPLERE BAĞLI BEBEK ÖLÜM OLGULARI International Journal of Legal Medicine, 2005;119(4):213-6 Unnatural causes of sudden unexpected deaths initially thought to be sudden infant death syndrome T. Bajanowski, M. Vennemann, M. Bohnert, E. Rauch, B. Brinkmann, E. A. Mitchell and GeSID Group Çalışmamızın amacı ani bebek ölümü sendromu düşünülen vakalarda doğal olmayan sebeplere bağlı bebek ölümlerinin sıklığını araştırmaktır. Almanya’da toplam nüfusun yaklaşık %35’ini temsil eden bir bölgeye hizmet veren 9 Adli Tıp Enstitüsü, 3 yıl (1998-2001) boyunca beklenmeyen ancak doğal olmayan sebepler sonucu öldüğü bildirilen 339 vakayı çalıştı. Bütün vakalara standart olarak olay yeri incelemesi, otopsi, histoloji, toksikoloji ve nöropatolojik incelemeler yapıldı. Doğal ol- mayan sebeplere bağlı ölüm vakalarının sıklığı %5 (n = 17) bulundu. Ölüm sebepleri arasında kafa travması (n = 7), boğulma (n = 5), zehirlenme (n=2), ihmal (n=2) ve yabancı cisim aspiras-yonuna bağlı septisemi (n = l) görüldü. 2 ölüm vakası kaza sonucu gerçekleşirken, 12 ölüm vakasmm infantisit sonucu olduğu tespit edildi. 3 ölüm vakasmda ise kaza-infantisit ayrımı yapılamadı. 1954-2004 YILLARI ARASINDA LİTERATÜRDE YAYINLANAN OTOEROTİK ASFİKSİ SONUCU ÖLÜMLER J Forensic Sei. 2006;51(1): 140-6 Autoerotic deaths in the literature from 1954 to 2004: A review. Sauvageau A, Racette S. Ası ya da bağ kullanılarak yapılanan otoerotik asfiksiler adli tıp pratiğinde zaman zaman karşımıza çıkmaktadır. Çalışmamız 1954-2004 yılları arasında literatürde yayınlanan otoerotik ölümler araştırmak için yapıldı. Medline veri tabanı kullanarak makaleler araştırıldı. 57 makalede 408 otoerotik asfiksi sonucu ölüm vakasına rastlanıldı. Her bir vakanın cinsiyet, yaş, ırk, asfiksi metodu, ölüm sebebi ve ölü bulunma yeri kaydedildi. Otoerotik asfiksi sonucu ölen vakalarm çoğunun beyaz erkekler olduğu tespit edildi. Vakalarm çoğunda asfiksi; ası, plastik bandaj, kimyasal madde veya bunlarm karışımına bağlı meydana gelmektedir. Vakalarm %10.3’ünde; elektrik akımı (%3.7), aşırı giyinme (%1.5), vücuda yabancı cisim sokma (%2.9) gibi klasik olmayan yöntemlere bağlı otoerotik asfiksi sonucu ölümlerin olduğu görüldü. Klasik olmayan yöntemlere bağlı ölümlerde vakalarm daha fazla incelenmesi gerekmektedir. ÇOCUK İHMALİ YA DA SUİİSTİMALİNE ORAL VEYA DENTAL AÇIDAN BAKIŞ Pediatrics. 2005;116(6):1565-8 Oral and dental aspects of child abuse and neglect. Kellogg N; Amerika’daki 50 eyaletin hepsinde doktor veya diş hekimleri suiistimal ya da ihmale uğramış çocukları savcılığa yada sosyal hizmet bürolarına rapor etmek zorundadırlar. Bu makalede fiziksel, cinsel ihmal ya da suiistimale uğramış çocuklar konusunda diş hekimleri ile doktorların bu konu hususundaki uygulamaları değerlendirilecek- tir. Isırık izlerinin incelenmesi, perioral ya da intraoral yaralanmalar, enfeksiyonlar ve hastalıkların ihmal ya da suiistimal tanısında kullanımı konuları tartışılacaktır. Doktorlar ağız sağlığı ya da diş hastalıkları açısmdan yetersiz eğitim aldıklarından bu konuda bazı hatalar yapabilmektedirler. Bu nedenle doktorların çocuk ihmal veya suiistimal düşünülen vakalarda diş hekimleri ile birlikte tanı, tedavi konularında işbirliğini arttırma- ları gerekmektedir. 778 ISIRIK İZİNİN ANATOMİK LOKALİZASYON, MAĞDUR VE FAİLLERİN DEMOGRAFİK YAPISI, SUÇ TİPİ VE HUKUKİ AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ } Forensic Sei. 2003;30(6):1436-43 Seven hundred seventy eight bite marks: analysis by anatomic location, victim and biter demographics, type of crime, and legal disposition. Freeman AJ, Senn DR, Arendt DM. Isırık izleri ile ilgili yapılan bu çalışmada izlerin etyolojik, anatomik lokalizasyon, mağdurların demografik yapısı ve hukuki açıdan incelenmesi amaçlanmış olup bu konudaki daha önce yapılan çalışmalara da katkıda bulunulması amaçlanmıştır. Bu çalışmada veriler, içlerinde adli odon-tolojistler, doktorlar, dedektifler, acil servis personeli, savcılar ve aile danışmanları gibi çok farklı branş mensupları bulunan kişilerden elde edildi. Çalışmada ısırık izlerinin vücudun bütününde görülmekle beraber bazı vücut kısımlarında diğer vücut kısımlarına oranla daha fazla görüldüğü, sıklığı ve anatomik lokalizasyonu itibariyle bize suçun cinsi hakkında da fikir verebildiği ortaya çıktı. Kurbanların yaşı ve cinsiyeti de ısırık izlerinin yerini ve sıklığını etkileyen diğer bir faktördü. Isırık izleri ile ilgili hazırlanan anket formu bir Board kuruluşu olan Amerikan Adli Odontoloji Derneğine gönderildi. Anket Amerikan Adli Odontoloji Birliğinin gazetesinde de yayınlandı. Anket ayrıca 26 farklı ülkede bulunan 1100 adli odontoloji uzmanına da gönderildi. 7 farklı ülkeden 52 adli odontolog ankete cevap göndermiş olup bunlardan 17 si Amerikan Board sertifikasına sahipti. Anket gönderilen kişilerden primer olarak katıldıkları vakalar hakkında anket formu üzerine yerleştirilen sorulara uygun cevapları yerleştirmeleri istendi. Anket formundan elde edilen bilgiler Mikrosoft Exel programı yardımıyla değerlendirildi. 259 ısırık vakası olayında 778 ısırık izi analizi yapıldı. Harvey (1976), Sweet ve Pretty (2000) yıllarında yaptıkları çalışmalarda ısırık izlerinin en fazla göğüs üzerinde bulunduğunu kaydettiler. Vale ve Naguchi ise 1983 yılında yaptığı çalışmada ısırık izlerinin en fazla üst ekstremite de görüldüğünü belirtmişlerdi. Yaptığımız çalışmada elde ettiğimiz verileri: mağdurların cinsiyet ve yaşına, suiistimale uğramış çocukların cinsiyet ve yaşına, cinsel saldırıya uğramış mağdurların cinsiyet ve yaşına, cinayete maruz kalmış kurbanların cinsiyet ve yaşına, ısırık izlerinin cinsiyet ve lokalizasyonuna, her bir vakadaki ısırık izlerinin sayısı, ısırık izlerinin dağılımı ve daha önceki yapılan çalışmalarla kıyaslanması, faillerin cinsiyet ve yaş dağılımlarına göre farklı guruplara ayırarak insidanslarına göre değerlendirdik. Isırık izleri göğsü takiben en fazla üst ekstremite-de görülmektedi. Çalışmada kadınların erkek-lere oranla daha fazla ısırıldığı oraya çıktı. Erkek mağdurlar yaş olarak kadın mağdurlara oranla daha gençtiler. Erkek mağdurlar yaş itibariyle ya çok genç ya da çok yaşlı olmaktaydılar. En genç mağdur 2 aylık erkek bir bebekken en yaşlı mağdur ise 95 yaşındaki bir kadındı. Her bir vakada erkek faillerin oranı kadın faillere oranla 1,4 kat daha fazlaydı. Kadınların çoğunda ısırık izleri göğüs üzerinde bulunmakla beraber yaşlı erkeklerde en fazla kollar üzerinde bulunmaktaydı. Veriler bize ısırık izlerinin lokalizasyonunun suçun cinsi ve mağdurun yaşı ile bağlantılı olduğunu ortaya koydu. KISMEN BİLİNEN ÇEVRE KOŞULLARI İLE ISI ÖLÇÜMLERİNE DAYANAN ÖLÜM ZAMANI TESPİTİ IntJ Legal Med. 2005;119(4):185-94 Temperature-based death time estimation with only partially known environmental conditions Vücut ısısı ölçümlerine dayanarak yapılan ölüm zamanı tahmini rektal ısı ölçümlerinin matematiksel modeller üzerinde kullanılması esasma dayanır. Bütün matematiksel modellerde çevre ısısının bilinmesi tahminde bulunmak için şarttır. Ancak adli tıp pratiğinde olay yeri incelemelerinde her zaman çevre şartları hesaba katılarak incelemeler yapılmadığından, ölüm zamanı tahmininde bu metodun kullanılması doğru sonuçlar vermeyebilir. Çalışmamızda Henssge metodu kullanarak 35 vakadan rektal ısı ölçümleri yaptık. Bütün vakalarda ölüm zamanı kesin olarak biliniyordu. Adli Tıp Enstitüsünden gerekli izinleri aldıktan sonra vakalar çevre ortamına bırakıldı. 12-36 saatlik zaman dilimlerinde sürekli rektal ısı ölçümleri yapıldı. Ölçüm sonuçlarının değerlendirilmesi çevre şartları bilinmeden yapıldı. Elde edilen veriler istatistiksel olarak değerlendirildi. Çevre ısısı bilinmeden Henssge modeli kullanılarak yapılan ölçüm sonuçları değerlendirildiğinde %95 oranında + 4 saatlik yanılma paylarıyla doğruluk sağlandığı görüldü. Bu metot olay yeri incelemeleri esnasında rektal ve çevre ısı ölçümleri yapılmayan vakalarda ölüm zamanı tahmininde uygun bir yöntem olarak kullanılabilir.
其他摘要:DALAK TÜMÖRLERİ- ON YILLIK OTOPSİ ÇALIŞMASI Indian ] Pathol Microbiol, 2005;48(2):186-9 Splenic tumours-autopsy study of ten years. Rane SR, Bagwan IN, Pingle P, Holla VV. Retiküloendotelyal sistemin en büyük komponenti olan dalakta tümör metastazlarına seyrek olarak rastlanılır. Dalak metastazlar genellikle multiorgan metastazlarının bir bölümü olarak karşımıza çıkar. 10 yıllık otopsi çalışmamızda dalakta neo-plazm insidansmı %1.45 (4812/70) olarak bulduk. Çalışmada ayrıca nadirde olsa primer dalak neoplazmlarma da rastladık. BOTOX’A BAĞIT ANAFLAKTİK ÖLÜM VAKASI Journal of Forensic Sciences, 2005;50(l):169-72 Fatal case of BOTOX®-related anaphylaxis Li M, Goldberger BA, Hopkins C Anaflaktik ilaç reaksiyonları seyrek olarak meydana gelmesine rağmen ciddi seyrederler. Yaygm olarak BOTOX adıyla bilinen Botolinum Toksin A; servikal distoni, aim kırışıklığı, ble-ferospazm, strabismus ve 7. kranyal sinir hastalıklarında kullanılmaktadır. Kronik boyun ve bel ağrısı olan vakamız, botox-lidokain karışımı kullanımı sonucu ölen ilk vaka olarak literatüre geçmiştir. Tıbbi kayıtlar, otopsi ve laboratuvar bulgularına göre ölümün botox-lidokain karışımına bağlı anaflaksi sonucu meydana geldiği anlaşılmıştır. Botox’un tek başma anaflaksi yapabileceği kanıtlanmasa bile bu vaka günümüzde kullanımı hızla artan bu ilaç için bir uyarı niteliği taşımaktadır. ÇÜRÜMÜŞ CESETLERDE DOLAYLI YOLDAN DERİ-ELDİVEN METODU YOLUYLA PARMAK İZİ ELDE EDİLMESİ SAfrMedJ. 2005;95(9):665-6. Taking fingerprints from a decomposed body using the "indirect cadaver hand skin-glove method" Knobel GJ. Nehirden çürümüş olarak çıkarılan vakada sağ el derisi dış muayene esnasında soyularak çıkmıştır. Elde edilen deri parçasınm eldiven tarzında kullanılması sonucu elde edilen parmak izi veri bankalarıyla karşılaştırılmış 1 saat içerisinde vakanın kimliği tespit edilmiştir. Çürümüş vakalarda soyulan el ya da parmak derilerinin eldiven tarzında kullanılmasıyla elde edilecek parmak izleri, kimlik tespiti için kullanışlı sonuçlar doğuracaktır. SAF ALKOL ZEHİRLENMESİNE BAĞLI ÖLÜM OLGUSU Forensic Sei Int. 2005;10;149(2-3):243-7 A fatal case of pure ethanol ingestion Hieda Y, Takeshita H, Fujihara J, Takayama K Yetişkin bir erkek üzerinde dehidrate alkol (>%99) yazısı bulunan 2 adet boş şişe (500ml?2) ile bir araba içerinde ölü olarak bulunmuştur. Otopside şiddetli hemoroji ve pankreatik nekroz görülmüştür. Kanda ve idrar yüksek miktarda (8,12 mg/ml ve 8,14 mg/ml) alkol saptanmıştır. Ani ölüm yaklaşık 1 litre dehidrate alkol alındıktan sonra alkol zehirlenmesi sonucu gerçekleşmiştir. TAYLAND TUSUNAMİSİNDE ADLİ TIP DOKTORLARININ ROLÜ: CHULALONGKORN TIP FAKÜLTESİNİN DENEYİMLERİ J Med Assoc Thai, 2005;88:Suppl 4:335-8 Role of forensic doctors in Thailand's tsunami: experiences from Chulalongkorn Medical School. Sirisup N, Kanluen S. Tayland’daki tusunami felaketinde adli tıp doktorlarının en önemli problemi ölenlerin kimliklerini belirlemek olmuştur. Kimlik belirleme işlemi; ölen kişinin yakınlarınca tanınması, diş kayıtları, parmak izi ve DNA analizi çalışmalarına dayanılarak yapıldı. Yapılan kimlik analizleri esnasında DNA analizi ve parmak izi yöntemlerinden sonra en etkili faktörün diş kayıtları olduğu görüldü. Çalışmalarımız esnasında felaket kim-liklendirme birimlerinin eldeki problemleri gözden geçirip gelecek için plan yapmalarının önemli olduğu kanaatine varıldı. GENÇLERDEKİ ANİ ÖLÜMLER Heart Rhythm. 2005;2(12):1277-82 Sudden death in the young Puranik R, Chow CK, Duflou JA, Kilborn MJ, McGuire MA. Genç insanlardaki ani ölümler seyrek rastlanmakla beraber toplumda derin izler bırakırlar. Çalışmamızdaki amaç 5-35 yaş arası ani ölüm vakalarında ölüm sebeplerini araştırmaktır. 1995-2004 yılları arasında Sydney/Australia da otopsisi yapılan vakaların yaş, boy, ağırlık, cinsiyet, ölüm ortamı ve otopsi sonrası patolojik bulguları değerlendirilmiştir. Travma, kaza, boğulma ve toksik nedenlere bağlı ölümler çalışma dışı bırakılmıştır. 10 yıllık periyotta 427 travma dışı ani ölüm vakası tespit edildi (%70.7 erkek). %56.4 vakada kardiyak sebeplere bağlı ölümler, %39,3 vakada kardiyak dışı nedenlere bağlı ölümler tespit edilmiş olup, %4,3 vakada ölüm sebebi tespit edilememiştir. Ani ölüme yol açan kardiyak etkenlerden en fazla görüleni aritmi olduğundan şüphelenilen vakalardır (%29). Diğer kardiyak nedenlere bağlı ölüm nedenleri arasında akut miyo-kard infarktüsü (%24,5), miyokardit (%11,6), hipertrofik kar-diyomypati (%5,8), aort diseksiyonu (5.4) ve dilate kardiyom-yopati (%5.4) bulunmaktadır. 30-35 yaş arşındaki ani ölüm vakalarının 2/3’ünden fazlasında akut miyokart infarktüsü ölüm nedeni olarak tespit edilmiştir. Fiziksel aktivite esnasında meydana gelen ani kardiyak ölümlere %10.8 vakada rastlanılmıştır. Kardiyak neden dışı sebeplere bağlı ölümler ise; epilepsi (%22,8), intraserebral hematom (%23), astım (16,1) ve pulmo-ner embolidir (%12,5). Sonuç olarak ani doğal sebeplere bağlı genç ölümlerinde en fazla aritmi olduğundan şüphelenilen vakaların olduğunu görmekteyiz. Adli Tıp Bülteni HETEROSEKSÜEL CİNSEL EŞ CİNAYETLERİ: 10 YILLIK KLİNİK DENEYİMLER Journal of Forensic Sciences, 2005;50(3):648-51 Heterosexual intimate partner homicide: Review of ten years of clinical experience FarooqueR, StoutR, ErnstF Literatürdeki yayınların çoğunda cinsel eş cinayetlerinin; aile içi şiddet ya da evlilik suiistimali sonucu meydan geldiği belirtilmektedir. Ancak bununla beraber bu tür cinayetlerde akıl hastalığı, ilaç ya da alkol suiistimali varlığı konularına çok az miktarda değinilmektedir. Ağustos 1993 ile Haziran 2003 arasındaki 10 yıllık süreçte 28 vakayı inceledik. Ölüm metodu olarak ateşli silahları erkelere oranla kadınların daha fazla kullandığını tespit ettik. İlaç suiistimali olgularında ölüm metodu olarak toksik madde kullanımı arşındaki ilişkileri de değerlendirdik. Sonuçta cinsel eş cinayetlerinde katiller içerisinde kayda değer oranda mental hastalığın görüldüğünü tespit ettik. ADLİ OTOPSİLERDE ÖLÜM SEBEPLERİ İLE POSTMORTEM SERUM KALSİYUM VE MAGNEZYUM SEVİYELERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Forensic Sei Int. 2005;155(l):18-23 Evaluation of postmortem serum calcium and magnesium levels in relation to the causes of death in forensic autopsy. Zhu BL, Ishikawa T, Quan L, Li DR, Zhao D, Michiue T, Maeda H Postmortem serum kalsiyum ve magnezyum değerleri ile ölüm sebebi arasındaki ilişkileri değerlendirmek üzere yapılmış çok az çalışma vardır. Bu çalışmanm amacı serum kalsiyum ve magnezyum değerleri ile ölüm nedeni arsında bir bağlantı bulunup bulunmadığını ortaya çıkarmaktır. Künt travma (n = 76), keskin cisimlere bağlı yaralanmalar (n=29), asfiksi (n = 42), suda boğulma (n = 18), yanığa bağlı ölümler (n = 79), metamfetamin zehirlenmeleri (n = 8), travmaya bağlı gecikmiş ölümler (n = 37), akut miyokart iskemisi (n = 61) kaynaklı 360 ölüm vakasında postmortem 5-48. saatlerde kan incelemeleri yapıldı. Vakaların tümünde kalsiyum-magnezyum seviyesi ile postmortem geçen süreç arasında bir bağ bulunamadı. Hem kalsiyum hem de magnezyum seviyesinin kalpte ve periferik kanda tuzlu suda boğulan vakalarda diğer vakalara oranla daha yüksek değerlere ulaştığı görüldü. Buna ilaveten tatlı suda boğulma olgularında, periferik kasları ilgilendiren ölümlerde ve yanığa bağlı ölümlerde serum kalsiyum seviyesinde belirgin derecede artış olduğu görüldü. Metamfetamin zehirlenmesi olan vakalarda ve asfiksi sonucu ölüm vakalarında serum magnezyum oranında artış olduğu görüldü. Postmortem serum kalsiyum ve magnezyum ölçümlerinin tatlı ve tuzlu suda boğulma olgularının ayrımında, iskelet kas hasarı, metamfetamin yada yanığa bağlı ölümlerde ölüm sebebi açısından fikir vereceği kanaatini taşımaktayız. GASTRİK MUKOZA LEZYONLARININ SUDA BOĞULMA OLAYLARINDA KULLANILMASI VE ADLİ PATOLOJİ AÇISINDAN YARARLILIĞI Leg Med (Tokyo). 2005;7(2):89-95. Gastric mucosa lesions in drowning: its usefulness in forensic pathology. Blanco Pampin J, Garcia Rivero SA, Tamayo NM, Hinojal Fonseca R. Suda boğulma sonucu ölen 52 vakanın gastrik mukozalarmı makroskopik ve mikroskobik açıdan retrospektif olarak inceledik. Sonuçları 80 vakalık asfiksi, kafa travmaları, ani kardiyak ölümler ve zehirlenmeler gibi suda boğulma dışı ölümlerin olduğu kontrol grubuyla karşılaştırdık. Suda boğulan grupta yapılan mide incelemelerinde gastrik mukozada %21.1 ve fundus-ta %54.5 oranında mukozal hasar gördük. Kontrol grubunda benzer lezyonlara rastlamadık. Bu tür lezyonlarm patolojik mekanizması da değerlendirildi. Sonuçlar değerlendirildiğinde makroskopik ve mikroskopik açıdan gastrik mukoza incelemelerinin suda boğulma tamsmda kullanılmasının anlamlı sonuçlar verdiği görüldü. Gastrik mukoza incelemeleri suda boğulma tanısında kullanılan diğer anatomik ve histolojik faktörlerle birlikte vitalité belirlemek açısından da önemli olduğunu belirtmekteyiz. ANİ BEBEK ÖLÜMÜ SENDROMUNU DÜŞÜNDÜREN DOĞAL OLMAYAN SEBEPLERE BAĞLI BEBEK ÖLÜM OLGULARI International Journal of Legal Medicine, 2005;119(4):213-6 Unnatural causes of sudden unexpected deaths initially thought to be sudden infant death syndrome T. Bajanowski, M. Vennemann, M. Bohnert, E. Rauch, B. Brinkmann, E. A. Mitchell and GeSID Group Çalışmamızın amacı ani bebek ölümü sendromu düşünülen vakalarda doğal olmayan sebeplere bağlı bebek ölümlerinin sıklığını araştırmaktır. Almanya’da toplam nüfusun yaklaşık %35’ini temsil eden bir bölgeye hizmet veren 9 Adli Tıp Enstitüsü, 3 yıl (1998-2001) boyunca beklenmeyen ancak doğal olmayan sebepler sonucu öldüğü bildirilen 339 vakayı çalıştı. Bütün vakalara standart olarak olay yeri incelemesi, otopsi, histoloji, toksikoloji ve nöropatolojik incelemeler yapıldı. Doğal ol- mayan sebeplere bağlı ölüm vakalarının sıklığı %5 (n = 17) bulundu. Ölüm sebepleri arasında kafa travması (n = 7), boğulma (n = 5), zehirlenme (n=2), ihmal (n=2) ve yabancı cisim aspiras-yonuna bağlı septisemi (n = l) görüldü. 2 ölüm vakası kaza sonucu gerçekleşirken, 12 ölüm vakasmm infantisit sonucu olduğu tespit edildi. 3 ölüm vakasmda ise kaza-infantisit ayrımı yapılamadı. 1954-2004 YILLARI ARASINDA LİTERATÜRDE YAYINLANAN OTOEROTİK ASFİKSİ SONUCU ÖLÜMLER J Forensic Sei. 2006;51(1): 140-6 Autoerotic deaths in the literature from 1954 to 2004: A review. Sauvageau A, Racette S. Ası ya da bağ kullanılarak yapılanan otoerotik asfiksiler adli tıp pratiğinde zaman zaman karşımıza çıkmaktadır. Çalışmamız 1954-2004 yılları arasında literatürde yayınlanan otoerotik ölümler araştırmak için yapıldı. Medline veri tabanı kullanarak makaleler araştırıldı. 57 makalede 408 otoerotik asfiksi sonucu ölüm vakasına rastlanıldı. Her bir vakanın cinsiyet, yaş, ırk, asfiksi metodu, ölüm sebebi ve ölü bulunma yeri kaydedildi. Otoerotik asfiksi sonucu ölen vakalarm çoğunun beyaz erkekler olduğu tespit edildi. Vakalarm çoğunda asfiksi; ası, plastik bandaj, kimyasal madde veya bunlarm karışımına bağlı meydana gelmektedir. Vakalarm %10.3’ünde; elektrik akımı (%3.7), aşırı giyinme (%1.5), vücuda yabancı cisim sokma (%2.9) gibi klasik olmayan yöntemlere bağlı otoerotik asfiksi sonucu ölümlerin olduğu görüldü. Klasik olmayan yöntemlere bağlı ölümlerde vakalarm daha fazla incelenmesi gerekmektedir. ÇOCUK İHMALİ YA DA SUİİSTİMALİNE ORAL VEYA DENTAL AÇIDAN BAKIŞ Pediatrics. 2005;116(6):1565-8 Oral and dental aspects of child abuse and neglect. Kellogg N; Amerika’daki 50 eyaletin hepsinde doktor veya diş hekimleri suiistimal ya da ihmale uğramış çocukları savcılığa yada sosyal hizmet bürolarına rapor etmek zorundadırlar. Bu makalede fiziksel, cinsel ihmal ya da suiistimale uğramış çocuklar konusunda diş hekimleri ile doktorların bu konu hususundaki uygulamaları değerlendirilecek- tir. Isırık izlerinin incelenmesi, perioral ya da intraoral yaralanmalar, enfeksiyonlar ve hastalıkların ihmal ya da suiistimal tanısında kullanımı konuları tartışılacaktır. Doktorlar ağız sağlığı ya da diş hastalıkları açısmdan yetersiz eğitim aldıklarından bu konuda bazı hatalar yapabilmektedirler. Bu nedenle doktorların çocuk ihmal veya suiistimal düşünülen vakalarda diş hekimleri ile birlikte tanı, tedavi konularında işbirliğini arttırma- ları gerekmektedir. 778 ISIRIK İZİNİN ANATOMİK LOKALİZASYON, MAĞDUR VE FAİLLERİN DEMOGRAFİK YAPISI, SUÇ TİPİ VE HUKUKİ AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ } Forensic Sei. 2003;30(6):1436-43 Seven hundred seventy eight bite marks: analysis by anatomic location, victim and biter demographics, type of crime, and legal disposition. Freeman AJ, Senn DR, Arendt DM. Isırık izleri ile ilgili yapılan bu çalışmada izlerin etyolojik, anatomik lokalizasyon, mağdurların demografik yapısı ve hukuki açıdan incelenmesi amaçlanmış olup bu konudaki daha önce yapılan çalışmalara da katkıda bulunulması amaçlanmıştır. Bu çalışmada veriler, içlerinde adli odon-tolojistler, doktorlar, dedektifler, acil servis personeli, savcılar ve aile danışmanları gibi çok farklı branş mensupları bulunan kişilerden elde edildi. Çalışmada ısırık izlerinin vücudun bütününde görülmekle beraber bazı vücut kısımlarında diğer vücut kısımlarına oranla daha fazla görüldüğü, sıklığı ve anatomik lokalizasyonu itibariyle bize suçun cinsi hakkında da fikir verebildiği ortaya çıktı. Kurbanların yaşı ve cinsiyeti de ısırık izlerinin yerini ve sıklığını etkileyen diğer bir faktördü. Isırık izleri ile ilgili hazırlanan anket formu bir Board kuruluşu olan Amerikan Adli Odontoloji Derneğine gönderildi. Anket Amerikan Adli Odontoloji Birliğinin gazetesinde de yayınlandı. Anket ayrıca 26 farklı ülkede bulunan 1100 adli odontoloji uzmanına da gönderildi. 7 farklı ülkeden 52 adli odontolog ankete cevap göndermiş olup bunlardan 17 si Amerikan Board sertifikasına sahipti. Anket gönderilen kişilerden primer olarak katıldıkları vakalar hakkında anket formu üzerine yerleştirilen sorulara uygun cevapları yerleştirmeleri istendi. Anket formundan elde edilen bilgiler Mikrosoft Exel programı yardımıyla değerlendirildi. 259 ısırık vakası olayında 778 ısırık izi analizi yapıldı. Harvey (1976), Sweet ve Pretty (2000) yıllarında yaptıkları çalışmalarda ısırık izlerinin en fazla göğüs üzerinde bulunduğunu kaydettiler. Vale ve Naguchi ise 1983 yılında yaptığı çalışmada ısırık izlerinin en fazla üst ekstremite de görüldüğünü belirtmişlerdi. Yaptığımız çalışmada elde ettiğimiz verileri: mağdurların cinsiyet ve yaşına, suiistimale uğramış çocukların cinsiyet ve yaşına, cinsel saldırıya uğramış mağdurların cinsiyet ve yaşına, cinayete maruz kalmış kurbanların cinsiyet ve yaşına, ısırık izlerinin cinsiyet ve lokalizasyonuna, her bir vakadaki ısırık izlerinin sayısı, ısırık izlerinin dağılımı ve daha önceki yapılan çalışmalarla kıyaslanması, faillerin cinsiyet ve yaş dağılımlarına göre farklı guruplara ayırarak insidanslarına göre değerlendirdik. Isırık izleri göğsü takiben en fazla üst ekstremite-de görülmektedi. Çalışmada kadınların erkek-lere oranla daha fazla ısırıldığı oraya çıktı. Erkek mağdurlar yaş olarak kadın mağdurlara oranla daha gençtiler. Erkek mağdurlar yaş itibariyle ya çok genç ya da çok yaşlı olmaktaydılar. En genç mağdur 2 aylık erkek bir bebekken en yaşlı mağdur ise 95 yaşındaki bir kadındı. Her bir vakada erkek faillerin oranı kadın faillere oranla 1,4 kat daha fazlaydı. Kadınların çoğunda ısırık izleri göğüs üzerinde bulunmakla beraber yaşlı erkeklerde en fazla kollar üzerinde bulunmaktaydı. Veriler bize ısırık izlerinin lokalizasyonunun suçun cinsi ve mağdurun yaşı ile bağlantılı olduğunu ortaya koydu. KISMEN BİLİNEN ÇEVRE KOŞULLARI İLE ISI ÖLÇÜMLERİNE DAYANAN ÖLÜM ZAMANI TESPİTİ IntJ Legal Med. 2005;119(4):185-94 Temperature-based death time estimation with only partially known environmental conditions Vücut ısısı ölçümlerine dayanarak yapılan ölüm zamanı tahmini rektal ısı ölçümlerinin matematiksel modeller üzerinde kullanılması esasma dayanır. Bütün matematiksel modellerde çevre ısısının bilinmesi tahminde bulunmak için şarttır. Ancak adli tıp pratiğinde olay yeri incelemelerinde her zaman çevre şartları hesaba katılarak incelemeler yapılmadığından, ölüm zamanı tahmininde bu metodun kullanılması doğru sonuçlar vermeyebilir. Çalışmamızda Henssge metodu kullanarak 35 vakadan rektal ısı ölçümleri yaptık. Bütün vakalarda ölüm zamanı kesin olarak biliniyordu. Adli Tıp Enstitüsünden gerekli izinleri aldıktan sonra vakalar çevre ortamına bırakıldı. 12-36 saatlik zaman dilimlerinde sürekli rektal ısı ölçümleri yapıldı. Ölçüm sonuçlarının değerlendirilmesi çevre şartları bilinmeden yapıldı. Elde edilen veriler istatistiksel olarak değerlendirildi. Çevre ısısı bilinmeden Henssge modeli kullanılarak yapılan ölçüm sonuçları değerlendirildiğinde %95 oranında + 4 saatlik yanılma paylarıyla doğruluk sağlandığı görüldü. Bu metot olay yeri incelemeleri esnasında rektal ve çevre ısı ölçümleri yapılmayan vakalarda ölüm zamanı tahmininde uygun bir yöntem olarak kullanılabilir.