首页    期刊浏览 2024年11月09日 星期六
登录注册

文章基本信息

  • 标题:Dergilerden Özetler
  • 作者:Mete Korkut Gülmen ; Mehmet Akif İnanıcı ; Mehmet Şevki Sözen
  • 期刊名称:Adli Tıp Bülteni
  • 印刷版ISSN:1300-865X
  • 出版年度:1996
  • 卷号:1
  • 期号:2
  • 页码:101-104
  • 语种:Turkish
  • 出版社:ASSOCIATION OF FORENSIC MEDICINE SPECIALISTS
  • 摘要:ALKOLİZME BAĞLI ÖLÜMLER VE PARAFİLİLER Co-Morbidity of Alcoholism and the Paraphilias Journal of Forensic Sciences, JFSCA, 1996; 41: 234-9- Alkolizm geniş çeşitlilikteki suçlarla ilişkilidir. Çeşitli yazarlar alkolizmin insest, ırza geçme ve pedofili ile ilişkisi ve rastlanma sıklığını çalıştılar. Bu çalışma alkolizme bağlı ölümler ve seksüel sadizm, fetişizm, insest, pedofili, eksihibisyonizm, transvestizm gibi özgül parafilileri değerlendirmektedir. Tecavüzcüler, tanımsal olarak kesinlikle bir parafilik bozukluk olmamalarına rağmen çalışmaya dahil edildiler. 728 parafilik birey değerlendirildi. Seksüel sadistlerin %50'den fazlası alkolikti. Seksüel sadistlerin alkolizmle olan bağıntıları, transvestiler, tecavüzcüler, pedofililer ve insest saldırganlarına oranla istatiksel olarak belirgin fark gösterdi. Transvestizm relatif olarak en düşük alkolizm oranına sahipti. Yazarlar, parafilisi bulunan bireylerdeki şiddet içeren seksüel davranışları, bu bulgular ve alkolizmin buna neden oluştaki rolü açısından tartışmaktadır. VAGİNAL YAYMALARDA SEMİNAL SIVININ GÖSTERİLMESİNDE MHS-5'İN DEĞERİ. Evaluation of MHS-5 in detecting seminal fluid in vaginal swabs. Keil W, Backus J, Tröger HD. Int J Legal Med, 1996; 108: 186-190. Seksüel saldırı iddiası olan 211 olguda vaginal yaymalar alınarak, seminal vezikül özgül antijen (SVSA), MHS-5-ELISA (SEMA kiti) kullanılarak incelendi. Sonuçlar, Phosphatesmo-KM kağıtları kullanılarak uygulanan asid fosfataz reaksiyonu (ACP) ve ışık mikros- kopik sperm taramalarından elde edilen değerlerle karşılaştırıldı. Özellikle daha taze olan örneklerde (saklanma süresi 10 gün ila 21/2 ay arasındaydı), MHS-5 yöntemiyle ışık mikroskopik olarak elde edilen sonuçlar arasında yüksek oranda bir ilişki gözlendi. Bir çok MHS-5 pozitif olgu, mikroskopik olarak sper- matozoa saptanmamasına rağmen, aynı zamanda ACP pozitif reaksiyon gösterdi. Sonuçlar seksüel saldırı iddiasının olduğu an ile yaymaların incelendiği zamanın ışığında gösterildi. Seksüel saldırı iddiasının olduğu ve MHS-5'in pozitif bulunduğu en uzun zaman aralığı 47 saat idi ve bu olguda aynı zamanda mikroskopik olarak spermatozoa da görüldü. SVSA uzun süreler (9 aydan 51/2yıla kadar) boyunca saklanan vaginal yaymalarda tamamen stabil değildir. Ayrıca sekiz penil yaymanın sonuçları sunuldu. MHS-5 vaginal yaymalarda, belki de azoospermi veya aspermi olgularında dahi semen tanımlanmasında yararlı bir adli-tıbbi araçtır. DELİCİ MERMİLERDEKİ HÜCRESEL MATERYALDEN DNA KİMLİKLENDİRMESİ DNA typing of cellular material on perforating bullets. Karger B, Mey er E, Knudsen PJT, Brinkmann B Int J Legal Med, 1996;108: 177-179. Atış deneylerini takiben, delici mermilerdeki hücresel artıklarda DNA kimliklendirmesi araştırıldı. 9 danada toplam 14 delici ateşli silah yarası oluşturuldu. Doku parçalarında PCR tiplendirmesi bovin-özgül pri- merlerin bir tarafında yer alan bovin laktoglobulin geninin 247bp segmenti kullanılarak yapıldı. 9 çukur başlıklı (HP) ve 5 tam metal gövdeli (FMJ) mermilerin tümünde pozitif amplifikasyon sonuçları elde edildi. HP mermilerin aksine FMJ mermilerin düzgün yüzeylerinde çıplak gözle ayırt edilebilen biolojik materyal izlenmedi, bu da DNA analizlerinde HP mermilerine oranla daha zayıf bantların oluşumu ile sonuçlandı. Dokuların daha çok mermilerin taban kısımlarında yığıldığı gözlendi. Danalarda uygun belirleyicilerin eksikliği nedeniyle sadece bir türe özgül DNA tanımlaması işlemi mermilerden elde edilen dokularda gerçekleştirilebildi. Az miktarda (%5'e kadar) DNA ekst- raktına gereksinimin olması, insanlarda kimliklendir- mede bir set TR (Shoı t Tandem Repeat) sisteminin başarı ile uygulanabileceği umudunu verdi. Delici mer milerdeki dokuların kimliklendirilmesi ile, mermi ve merminin yaraladığı kurban ilişkilendirilebilir. Bu da, birden fazla kişinin yer aldığı silahlı çatışmalarda oluşan ateşli silah ölümlerinin soruşturulmasında yardımcı olabilir. AV TÜFEKLERİ İLE OLUŞAN ATEŞLİ SİLAH YARALARINDA RADYOLOJİK BULGULAR. DENEYSEL BİR ÇALIŞMA. Radiological findings in gunshot wounds caused by hunting ammunition. An experimental study. Schyma C, Placidi P, Schild HH. Int J Legal Med, 1996; 108: 201-205- Deri ve köpüklü lastikten yapılmış bir manken modelin hedef olarak kullanıldığı, av tüfekleri ile deneysel silah atışları yapıldı. Ara hedef olan tahtanın mermi ile penetrasyonu sonrasında, yaraların karakteristik özellikleri değişti ve boyutları arttı. Yaraların morfolojileri çok çeşitli bir spektrum gösterdi. Silah atışları ilk olarak 50mm kalınlıktaki tahtadan geçtiklerinde, deri radyografilerinde 10mm1 den lmm'ye varan miktarlarda metalik artıklar görüldü. Mermi yüzeyindeki metalik parçacıklar en iyi silme özelliğine sahip olan deri tarafından hedef alanında silindi. Deneysel çalışmalar, saf metalik artık oluşumunun, kurşun mermilerde oluşan mermi silinme gelişiminin anoloğu olduğunu önermektedir. Daha büyük fragmanlar hedefe, ara ve son hedef noktasının uzaklığına bağlı, mermiden bağımsız olarak yönelirler. Bir olgu örneği sunuldu. FARE CİLT YARASININ İYİLEŞME SÜRECİNDE İNFLAMATUAR SİTOKİNLERİN DİNAMİĞİ. OLASI YARA YAŞI TAYİNİ İÇİN BİR ÖN ÇALIŞMA. The dynamics of inflammatory cytokines in the healing process of mouse skin wound: a preliminary study for possible wound age determination. Kondo T, Ohshima T. Int J Legal Med, 1996; 108: 231-236. İnterlökin-la (IL-la), interlökin-lb (IL-lb), interlö- kin-6 (IL-6) ve tümör nekroz faktör-alfa (TNFa) gibi inflamatuar sitokinlerin fare cildindeki yaraların iyileşme sürecindeki dinamiği enzinvbağlı immunosorbent assay ve immun boyama kullanılarak incelendi. Bu inceleme yönteminin yara yaşı tayinindeki uygulanabilirliği adli patoloji perspektifinden tartışıldı. Fareler yara oluştunılduktan sonra 0 ila 240 saatlik intervallerle öldürüldü. TNFa ve IL-lb yaralanmayı takiben 3 saatte en yüksek değerine ulaşacak şekilde hızla artmaya başladı. IL-la seviyesi 6 saatte, IL-6 ise 12 saatte en yüksek değerlerine ulaştılar. 3-6 saatte izlenen sayısız lökosit infiltrasyonu, akut inflamasyonu işaret etmekteydi, sitokinlerin ana kaynağı immunohistokimyasal yöntemle nötrofiller olarak saptandı. Bu sonuçlar TNFa ve IL-lb'mn inflamasyonun başlangıcında önemli bir rol oynadıklarını belirtmektedir. Sitokin seviyelerinde rebound yani yeniden yükselme, yaralanmadan 72 saat sonra gözlendi. 72 saatlik yaranın hito- lojik incelemesinde fibroblast göçü, yeni granulasyon dokusu formasyonun izlenmesi yara iyileşme sürecinin proliferatif evresini onaya koymaktaydı. Bu deneysel çalışmalar, sitokinlerin inflamasyonla olduğu kadar, yara şeklinin değişmesiyle de yakın ilişkisi olduğunu göstermektedir. Adli patoloji bakış açısından, inflamatuar sitokinlerin yara yaşı tayininde bir belirleyici olabileceği düşünülmektedir ancak özellikle yaralanma zaman aralığı bilinen insan yara örneklerinde daha ileri çalışmalar gereklidir. İNSAN FEÇESİNDEN DNA TİPLENDİRİLMESİ DNA typing from human faeces. Hopwood A], Mannucci A, Sullivan KM. Int J Legal Med, 1996; 108: 237-43- Mitokondrial DNA'nın polimorfik segmentinin direkt sekans analizi ve DNA amplifikasyonu ile feçesin adli amaçlı analizlerinde yeni bir yöntem geliştirildi. 10 mg yaş ağırlıktaki feçesle başlandı, DNA çeşitli protokollerle ekstrakte edildi ve mitokondirial kontrol bölgesinin hiper değişken 1 bölgesine özgül primerler kullanılarak amplifiye edildi. Amplifikasyon sonuç ürünleri otomotik DNA sekans aygıtı kullanılarak so- lid fazda sekans analizi yapıldı.. Toplam mtDNA sekansları dokuz Caucasian'ın feçesinden oluşturuldu ve aynı kişilerin kan örneklerinin sekanslarıyla karşılaştırıldı. Kan ve feçes örneklerinde sekanslar özdeşti fakat sekans değişkenleri yaklaşık her 400bp'de 4.88 olan bir ortalama ile, 1-10 sınırlarında bireyler arasında nükleotid farklılıkları gözlendi. Bu çalışmada uygulanan çeşitli ekstraksiyon protokolleri arasında DNA'yı bağlama ve saflaştırma işleminde en yüksek oranda başarıya manyetik partikül seperasyonuna dayanan organik ekstraksiyon yöntemiyle ulaşıldı. Feçesten DNA ekstraksiyonunda STR analizi rutin olarak olası değildi. İLAÇLARIN MİDEDEKİ ARTIKLARDAN POSTMORTEM DİFÜZYONU Postmortem diffusion of drugs from gastric residue, an experimental study Pounder DJ, Fuke C, Cox DE, Smith D, Kuroda N. Am J Forensic Med-Pathol. 1996; 17(1): 1-7. İlaçların midedeki artıklardan postmortem difüzyonu bir insan kadavrası modeli üzerinde çalışılmıştır. 350 mİ % 10’luk metanol ve 0.1 N HC1 içinde elli miligram amit- riptilin (Ami) ve 5 gram parasetamol (Par) süspansiyonu ve 50 gram ürografin 5 gram lityum karbonat (alkali model) ile ve lityum karbonatsız (asidik model) olarak boyun diseksiyonu ile bir özofagus tübü yoluyla mide içine konulmuştur. Oda sıcaklığında (Ortalama saatlik oda sıcaklığı sınırları: 15.6-20.70C, n = 9) geçen 48 saatten sonra bir çok örnek alınmıştır. Mide içeriğinin pH’ının anlamlı ( alkalin model sınırlar = 8.3-8.9, n = 5, asidik model sınırları = 3.4-3-8, n = 5) bir etkisi olmamıştır. İlaç difüzyonu Ami için 0.1-13-9 (pg/g), Par için 65- 524, ve lityum için 13-161 konsantrasyonlarında en çok sol akciğer tabanında belirgindi. Benzer şekilde karaciğer sol lobunda (Ami, 0.1-54.9; Par, 7-218; lityum 7-39), dalakta (Ami, 0.6-24.3; Par, 104-663; lityum, 27-106), ve perikard sıvısında (Ami, 0-4.5; Par, 48-641; lityum, 12- 56) belirgin konsantrasyonlar bulundu. Safra kesesine, kalp kanına, aorta kanına ve inferior vena kava kanına difüzyon daha azdı. Sol böbrek ve sol akciğer, sağ böbrek ve sağ akciğerden daha fazla etkilenmişti, aynısı sol ve sağ psoas kasları için de doğmdur. En az etkilenenler ise karaciğerin ön lobu ve akciğer apeksleridir. Bu olay karaciğerde ve vücut organlarından alınan kanlarda ilaç konsantrasyonlarını, sonuç olarakta karaciğer/kan ilaç oranlarını anlamlı olarak etkileyebilmektedir. Mideden postmortem ilaç difüzyonunıın etkilerini azaltmak için, örneklerin periferik kan damarlarından, bir ekstremitedeki iskelet kaslarından, karaciğer sağ lobunun derin bölgelerinden ve akciğerin tabanından çok apeklerinden alınması önerilmektedir. POSTMORTEM ETANOL ÜRETİMİ VE DEĞERLENDİRMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Postmortem production of ethanol and factors that influence interpretation Pounder DJ, Cox DE, Kuroda N. Am J Forensic Med Pathol. 1996; 17(1): 8-20. Etanol incelemesi adli toksikoloji laboratuvarlarında en sık yapılan incelemedir. Postmortem etanol incelemesi sıklıkla postmortem etanol üretimi sebebi ile zorlaşmaktadır. Bir çok bakteri türleri, kültür mantarları ve küf mantarları çeşitli maddelerden etanol üretebilmektedir. Ölüm ve otopsi yapılması arasındaki süre ve saklama sıcaklığı arttıkça etanol sentezi olasılığı da artmaktadır. Postmortem alkol üretimi ve antemoıtem alkol aliminin ayırımı sıklıkla zor olmaktadır. Bu derlemede postmortem etanol sentezinin tanınma kriterleri ve postmortem etanol bulgularının yommlanmasında dikkate alınacak faktörler sunulmuştur. Kriterler olgu hikayesi, örneklerin saklama şartları, var olan mikrop tipleri, eta- nolün atipik sıvı ve doku dağılımı, etanol konsantrasyonu, diğer alkol ve uçucu maddelerin tespit edilmesidir. Elde edilebilen tüm bilgilerin dikkatlice değerlendirilmesi ile etanolün antemortem veya postmortem kaynaklı olduğunun geçerli bir yorumu yapılabilmektadir. KAPALI KAFA TRAVMASI SONUCUNDA GELİŞEN SEREBRAL ENFARKTÜS VE İNTRAKRANİYAL ARTER DİSEKSİYONU Cerebral infarction and intracranial arterial dissection in closed head injury Rutherfoord GS, Dada MA, NelJP. Am J Forensic Med Pathol. 1996; 17(1): 53-57. Bu rapor beyin ödemi ve herniasyon ile birlikte se- rebral infarktüs sebebi ile ölen 3 kapalı kafa travması olgusunun otopsi bulgularını tanımlamaktadır. Her bir olguda enfarktüs sebebinin intrakraniyal anterior arterlerin subintimal diseksiyonu olduğu bulunmuştur. Otopsi bulguları, makroskobik olarak trombüs oluşmuş görünümdeki damarların histolojik incelemesinin önemi vurgulanmıştır. Olguların meydana gelmesini etkileyen faktörler tartışılmış, bu lezyonların gerçek patogenezindeki problemlerden kısaca bahsedilmiştir. OLEORESİN CAPSICUM (PEPPER) SPREYİ VE “GÖZLEM ALTINDA ÖLÜMLER” Oleoresin Capsicum (Pepper) spray and “In-custody deaths” Steffee CH, LantzPE, Flanrıagan LM, Hoomsen RL, Jason DR. Am J Forensic Med Pathol. 1995; 16(3): 185-192. “Oleoresin Capsicum” (OC) cihazlarının (örneğin., pepper spray, OC, capsaicin) şüpheli şahısların ölümcül olmayan bir metot ile kontrolü için güvenlik kuvvetlerince kullanılması bu irritan maddenin (capsaicin) gözlem altındaki ölümlere katkısı olabileceği sonucunu gündeme getirmiştir. Capsaicin mukozalarda nociresep- törleri uyararak özellikle konjonktivada aşırı ağrı ve bu aşırı rahatsızlık ile uyumlu fizyolojik ve davranışsal cevaplar oluşturur. Pepper spreyinin geçici olarak kullanılmasından sonra meydana gelen 2 gözlem altında ölüm olgusu sunulmuştur. Diğer gözlem altındaki ölümler gibi tam bir otopsi ve toksikolojik analiz, premortem olaylar zincirinin değerlendirilmesi, uygulamadan sonraki semptomlar, diğer doğal hastalıkların şiddeti ile ilgili bilgiler oleoresin capsicum’un ölümde ilişkisiz mi yoksa ölüme neden mi olduğunu açıklamada faydalı olacaktır. KUZEY VE BATI LONDRA’DA UYUŞTURUCU BAĞIMLILIĞI ÖLÜMLERİ VE IIIV VE HEPATİT B ENFEKSİYONLARI SIKLIĞI Drug addict deaths in north and west London and prevalence of HIV and Hepatitis B infection Paterson SC, Vanesis P, Claydon SM. Science Justice 1996;36:85-88. Londra’nın Kuzey ve Batısında 1987-92 yılları arasında uyuşturucu bağımlılığından ölen 176 kişide yapılan bir çalışmada, dokuz kişide HIV, sekiz kişide hepatit B, ve iki kişide her iki enfeksiyon da pozitif bulundu; kişilerin %63’ünde enjeksiyon izleri saptandı. 176 ölümün 155’i direkt olarak uyuşturucu zehirlenmesine bağlanırken, 38’i uyuşturucuların sindirim yolu ile alımı sonrası oluşan komplikasyonlarla ilintili bulundu ve 23’ünün ise ilaçlarla bağlantısız sebeplerden öldüğü saptandı. HIV pozitif olduklarını bilen bağımlılarda diğer popülasyona oranla intihar sayısında hiçbir artış saptanmadı. POSTMORTEM ÖRNEKLERDE, KARBAMAT PESTİSİD ve METOMİL ANALİZİ The analysis of methomyl, a carbamate pesticide, in post-mortem samples Tsatsakis A, Tsakalof A, Michalodimitrakis E. Science Justice 1996;36(l):4l-45. Otopsi doku ve sıvı örneklerindeki, karbamat pesti- sid, metomil’in kantitatif tayini için analitik metotlar ve ekstraksiyon yöntemleri incelendi. Olgu çalışmasındaki analitik sonuçlar metomil’in vücuttaki hızlı metabolizmasını gösterdi. ALKOLİK POPÜLASYONDAKİ ADLİ OTOPSİLERDE GÖRÜLEN MENTAL HASTALIKLAR Mental disease in forensic autopsy population of alcoholics ThomsenJL. Science Justice 1996; 36: 89-92. Kopenhag’da beş yıllık bir sürede adli tıbbi muayenesi yapılan alkolik olgular retrospektif olarak değerlendirildi. Alkoliklerdeki mental hastalıkların sıklığı, alkolik olmayan kontrol gnıbu ile karşılaştırıldı. 2298 ölüm olgusunda, alkoliklerde genel nervozite ve affektif ünipo- lar düzensizliklerin daha yüksek bir frekansta olduğu tesbit edildi. Tekrarlanan intihar girişimlerine alkoliklerde daha sık rastlanılırken depresif ve intihar girişiminde bulunanlar arasında alkolik ve kontrol gnıbundaki kişilerde tekrarlanan intihar girişimi frekansı toplumun diğer kesimine oranla daha yüksek bulundu. KARBAMAT PESTİCİDLER İLE AKUT ZEHİRLENME: CRETAN DENEYİMİ Acute poisoning with carbamate pesticides: the Cretan experience Tsatsakia A, Tsakalof A, Siatitsas Y, Michalodimitrakis E. Science Justice 1996;36(l):35-39. Yunanistan’ın güneyinde Crete’de 1991-93 yıllarında 2 yıllık bir sürede ortaya çıkan bir dizi ölümcül karbamat pestisid zehirlenmeleri araştırıldı. Karbamat insekti- sidi kolinesteraz inhibitörü metomil’in sindirim yoluyla ölümcül alımı ile ilgili 5 olgu rapor edildi. Kan plazma ve serum örneklerinin analizi, % 90’dan fazla kolinesteraz inhibisyonu gösterdi. Kan metomil konsantrasyonlarının 26,7 mg/îlik bir ortalaması ve 5,6 - 57,0 mg/Tlik dağılımı bulundu. Bu değerler daha önce rapor edilmiş benzer olgulardakinden (0,57 - 1,4 mg/1) çok daha yüksekti. Organ ve dokulardaki metomil konsantrasyonlarının kan ve göz içi sıvısındaki değerlerinden önemli ölçüde düşük olduğu tespit edildi. ISIRIK İZİ ANALİZİNE YARDIMCI OLACAK DİJİTAL GÖRÜNTÜLEME TEKNİĞİNİN KULLANIMI The use of a digital imaging technique to aid bite mark analysis Nam A, Dykes E. Science Justice 1996;36(l):47-50. Suç olguları bazen ısırık yaralanmalarının analizini gerektirir. Bu çalışma bir ısırık izinin dijital görüntüleme metoduyla belirlenmesini ve yara görüntüsü ile şüphelinin dişleri arasındaki karşılaştırmayı geliştirecek super- pozisyon metotlarını sunmaktadır. Tamamen dijital görüntüleme yazılımı arasındaki karşılaştırma metodu da çalışmada gösterilmiştir. Dijital üretilen kaplamaların kullanımının karşılaştırmalarda daha objektif bir yöntem olduğu saptanmıştır. Bu metodun ayakkabı izi, lastik işareti ve diğer alet yaralanmalannın analizinde de kullanılabileceği belirlenmiştir.
  • 其他摘要:ALKOLİZME BAĞLI ÖLÜMLER VE PARAFİLİLER Co-Morbidity of Alcoholism and the Paraphilias Journal of Forensic Sciences, JFSCA, 1996; 41: 234-9- Alkolizm geniş çeşitlilikteki suçlarla ilişkilidir. Çeşitli yazarlar alkolizmin insest, ırza geçme ve pedofili ile ilişkisi ve rastlanma sıklığını çalıştılar. Bu çalışma alkolizme bağlı ölümler ve seksüel sadizm, fetişizm, insest, pedofili, eksihibisyonizm, transvestizm gibi özgül parafilileri değerlendirmektedir. Tecavüzcüler, tanımsal olarak kesinlikle bir parafilik bozukluk olmamalarına rağmen çalışmaya dahil edildiler. 728 parafilik birey değerlendirildi. Seksüel sadistlerin %50'den fazlası alkolikti. Seksüel sadistlerin alkolizmle olan bağıntıları, transvestiler, tecavüzcüler, pedofililer ve insest saldırganlarına oranla istatiksel olarak belirgin fark gösterdi. Transvestizm relatif olarak en düşük alkolizm oranına sahipti. Yazarlar, parafilisi bulunan bireylerdeki şiddet içeren seksüel davranışları, bu bulgular ve alkolizmin buna neden oluştaki rolü açısından tartışmaktadır. VAGİNAL YAYMALARDA SEMİNAL SIVININ GÖSTERİLMESİNDE MHS-5'İN DEĞERİ. Evaluation of MHS-5 in detecting seminal fluid in vaginal swabs. Keil W, Backus J, Tröger HD. Int J Legal Med, 1996; 108: 186-190. Seksüel saldırı iddiası olan 211 olguda vaginal yaymalar alınarak, seminal vezikül özgül antijen (SVSA), MHS-5-ELISA (SEMA kiti) kullanılarak incelendi. Sonuçlar, Phosphatesmo-KM kağıtları kullanılarak uygulanan asid fosfataz reaksiyonu (ACP) ve ışık mikros- kopik sperm taramalarından elde edilen değerlerle karşılaştırıldı. Özellikle daha taze olan örneklerde (saklanma süresi 10 gün ila 21/2 ay arasındaydı), MHS-5 yöntemiyle ışık mikroskopik olarak elde edilen sonuçlar arasında yüksek oranda bir ilişki gözlendi. Bir çok MHS-5 pozitif olgu, mikroskopik olarak sper- matozoa saptanmamasına rağmen, aynı zamanda ACP pozitif reaksiyon gösterdi. Sonuçlar seksüel saldırı iddiasının olduğu an ile yaymaların incelendiği zamanın ışığında gösterildi. Seksüel saldırı iddiasının olduğu ve MHS-5'in pozitif bulunduğu en uzun zaman aralığı 47 saat idi ve bu olguda aynı zamanda mikroskopik olarak spermatozoa da görüldü. SVSA uzun süreler (9 aydan 51/2yıla kadar) boyunca saklanan vaginal yaymalarda tamamen stabil değildir. Ayrıca sekiz penil yaymanın sonuçları sunuldu. MHS-5 vaginal yaymalarda, belki de azoospermi veya aspermi olgularında dahi semen tanımlanmasında yararlı bir adli-tıbbi araçtır. DELİCİ MERMİLERDEKİ HÜCRESEL MATERYALDEN DNA KİMLİKLENDİRMESİ DNA typing of cellular material on perforating bullets. Karger B, Mey er E, Knudsen PJT, Brinkmann B Int J Legal Med, 1996;108: 177-179. Atış deneylerini takiben, delici mermilerdeki hücresel artıklarda DNA kimliklendirmesi araştırıldı. 9 danada toplam 14 delici ateşli silah yarası oluşturuldu. Doku parçalarında PCR tiplendirmesi bovin-özgül pri- merlerin bir tarafında yer alan bovin laktoglobulin geninin 247bp segmenti kullanılarak yapıldı. 9 çukur başlıklı (HP) ve 5 tam metal gövdeli (FMJ) mermilerin tümünde pozitif amplifikasyon sonuçları elde edildi. HP mermilerin aksine FMJ mermilerin düzgün yüzeylerinde çıplak gözle ayırt edilebilen biolojik materyal izlenmedi, bu da DNA analizlerinde HP mermilerine oranla daha zayıf bantların oluşumu ile sonuçlandı. Dokuların daha çok mermilerin taban kısımlarında yığıldığı gözlendi. Danalarda uygun belirleyicilerin eksikliği nedeniyle sadece bir türe özgül DNA tanımlaması işlemi mermilerden elde edilen dokularda gerçekleştirilebildi. Az miktarda (%5'e kadar) DNA ekst- raktına gereksinimin olması, insanlarda kimliklendir- mede bir set TR (Shoı t Tandem Repeat) sisteminin başarı ile uygulanabileceği umudunu verdi. Delici mer milerdeki dokuların kimliklendirilmesi ile, mermi ve merminin yaraladığı kurban ilişkilendirilebilir. Bu da, birden fazla kişinin yer aldığı silahlı çatışmalarda oluşan ateşli silah ölümlerinin soruşturulmasında yardımcı olabilir. AV TÜFEKLERİ İLE OLUŞAN ATEŞLİ SİLAH YARALARINDA RADYOLOJİK BULGULAR. DENEYSEL BİR ÇALIŞMA. Radiological findings in gunshot wounds caused by hunting ammunition. An experimental study. Schyma C, Placidi P, Schild HH. Int J Legal Med, 1996; 108: 201-205- Deri ve köpüklü lastikten yapılmış bir manken modelin hedef olarak kullanıldığı, av tüfekleri ile deneysel silah atışları yapıldı. Ara hedef olan tahtanın mermi ile penetrasyonu sonrasında, yaraların karakteristik özellikleri değişti ve boyutları arttı. Yaraların morfolojileri çok çeşitli bir spektrum gösterdi. Silah atışları ilk olarak 50mm kalınlıktaki tahtadan geçtiklerinde, deri radyografilerinde 10mm1 den lmm'ye varan miktarlarda metalik artıklar görüldü. Mermi yüzeyindeki metalik parçacıklar en iyi silme özelliğine sahip olan deri tarafından hedef alanında silindi. Deneysel çalışmalar, saf metalik artık oluşumunun, kurşun mermilerde oluşan mermi silinme gelişiminin anoloğu olduğunu önermektedir. Daha büyük fragmanlar hedefe, ara ve son hedef noktasının uzaklığına bağlı, mermiden bağımsız olarak yönelirler. Bir olgu örneği sunuldu. FARE CİLT YARASININ İYİLEŞME SÜRECİNDE İNFLAMATUAR SİTOKİNLERİN DİNAMİĞİ. OLASI YARA YAŞI TAYİNİ İÇİN BİR ÖN ÇALIŞMA. The dynamics of inflammatory cytokines in the healing process of mouse skin wound: a preliminary study for possible wound age determination. Kondo T, Ohshima T. Int J Legal Med, 1996; 108: 231-236. İnterlökin-la (IL-la), interlökin-lb (IL-lb), interlö- kin-6 (IL-6) ve tümör nekroz faktör-alfa (TNFa) gibi inflamatuar sitokinlerin fare cildindeki yaraların iyileşme sürecindeki dinamiği enzinvbağlı immunosorbent assay ve immun boyama kullanılarak incelendi. Bu inceleme yönteminin yara yaşı tayinindeki uygulanabilirliği adli patoloji perspektifinden tartışıldı. Fareler yara oluştunılduktan sonra 0 ila 240 saatlik intervallerle öldürüldü. TNFa ve IL-lb yaralanmayı takiben 3 saatte en yüksek değerine ulaşacak şekilde hızla artmaya başladı. IL-la seviyesi 6 saatte, IL-6 ise 12 saatte en yüksek değerlerine ulaştılar. 3-6 saatte izlenen sayısız lökosit infiltrasyonu, akut inflamasyonu işaret etmekteydi, sitokinlerin ana kaynağı immunohistokimyasal yöntemle nötrofiller olarak saptandı. Bu sonuçlar TNFa ve IL-lb'mn inflamasyonun başlangıcında önemli bir rol oynadıklarını belirtmektedir. Sitokin seviyelerinde rebound yani yeniden yükselme, yaralanmadan 72 saat sonra gözlendi. 72 saatlik yaranın hito- lojik incelemesinde fibroblast göçü, yeni granulasyon dokusu formasyonun izlenmesi yara iyileşme sürecinin proliferatif evresini onaya koymaktaydı. Bu deneysel çalışmalar, sitokinlerin inflamasyonla olduğu kadar, yara şeklinin değişmesiyle de yakın ilişkisi olduğunu göstermektedir. Adli patoloji bakış açısından, inflamatuar sitokinlerin yara yaşı tayininde bir belirleyici olabileceği düşünülmektedir ancak özellikle yaralanma zaman aralığı bilinen insan yara örneklerinde daha ileri çalışmalar gereklidir. İNSAN FEÇESİNDEN DNA TİPLENDİRİLMESİ DNA typing from human faeces. Hopwood A], Mannucci A, Sullivan KM. Int J Legal Med, 1996; 108: 237-43- Mitokondrial DNA'nın polimorfik segmentinin direkt sekans analizi ve DNA amplifikasyonu ile feçesin adli amaçlı analizlerinde yeni bir yöntem geliştirildi. 10 mg yaş ağırlıktaki feçesle başlandı, DNA çeşitli protokollerle ekstrakte edildi ve mitokondirial kontrol bölgesinin hiper değişken 1 bölgesine özgül primerler kullanılarak amplifiye edildi. Amplifikasyon sonuç ürünleri otomotik DNA sekans aygıtı kullanılarak so- lid fazda sekans analizi yapıldı.. Toplam mtDNA sekansları dokuz Caucasian'ın feçesinden oluşturuldu ve aynı kişilerin kan örneklerinin sekanslarıyla karşılaştırıldı. Kan ve feçes örneklerinde sekanslar özdeşti fakat sekans değişkenleri yaklaşık her 400bp'de 4.88 olan bir ortalama ile, 1-10 sınırlarında bireyler arasında nükleotid farklılıkları gözlendi. Bu çalışmada uygulanan çeşitli ekstraksiyon protokolleri arasında DNA'yı bağlama ve saflaştırma işleminde en yüksek oranda başarıya manyetik partikül seperasyonuna dayanan organik ekstraksiyon yöntemiyle ulaşıldı. Feçesten DNA ekstraksiyonunda STR analizi rutin olarak olası değildi. İLAÇLARIN MİDEDEKİ ARTIKLARDAN POSTMORTEM DİFÜZYONU Postmortem diffusion of drugs from gastric residue, an experimental study Pounder DJ, Fuke C, Cox DE, Smith D, Kuroda N. Am J Forensic Med-Pathol. 1996; 17(1): 1-7. İlaçların midedeki artıklardan postmortem difüzyonu bir insan kadavrası modeli üzerinde çalışılmıştır. 350 mİ % 10’luk metanol ve 0.1 N HC1 içinde elli miligram amit- riptilin (Ami) ve 5 gram parasetamol (Par) süspansiyonu ve 50 gram ürografin 5 gram lityum karbonat (alkali model) ile ve lityum karbonatsız (asidik model) olarak boyun diseksiyonu ile bir özofagus tübü yoluyla mide içine konulmuştur. Oda sıcaklığında (Ortalama saatlik oda sıcaklığı sınırları: 15.6-20.70C, n = 9) geçen 48 saatten sonra bir çok örnek alınmıştır. Mide içeriğinin pH’ının anlamlı ( alkalin model sınırlar = 8.3-8.9, n = 5, asidik model sınırları = 3.4-3-8, n = 5) bir etkisi olmamıştır. İlaç difüzyonu Ami için 0.1-13-9 (pg/g), Par için 65- 524, ve lityum için 13-161 konsantrasyonlarında en çok sol akciğer tabanında belirgindi. Benzer şekilde karaciğer sol lobunda (Ami, 0.1-54.9; Par, 7-218; lityum 7-39), dalakta (Ami, 0.6-24.3; Par, 104-663; lityum, 27-106), ve perikard sıvısında (Ami, 0-4.5; Par, 48-641; lityum, 12- 56) belirgin konsantrasyonlar bulundu. Safra kesesine, kalp kanına, aorta kanına ve inferior vena kava kanına difüzyon daha azdı. Sol böbrek ve sol akciğer, sağ böbrek ve sağ akciğerden daha fazla etkilenmişti, aynısı sol ve sağ psoas kasları için de doğmdur. En az etkilenenler ise karaciğerin ön lobu ve akciğer apeksleridir. Bu olay karaciğerde ve vücut organlarından alınan kanlarda ilaç konsantrasyonlarını, sonuç olarakta karaciğer/kan ilaç oranlarını anlamlı olarak etkileyebilmektedir. Mideden postmortem ilaç difüzyonunıın etkilerini azaltmak için, örneklerin periferik kan damarlarından, bir ekstremitedeki iskelet kaslarından, karaciğer sağ lobunun derin bölgelerinden ve akciğerin tabanından çok apeklerinden alınması önerilmektedir. POSTMORTEM ETANOL ÜRETİMİ VE DEĞERLENDİRMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER Postmortem production of ethanol and factors that influence interpretation Pounder DJ, Cox DE, Kuroda N. Am J Forensic Med Pathol. 1996; 17(1): 8-20. Etanol incelemesi adli toksikoloji laboratuvarlarında en sık yapılan incelemedir. Postmortem etanol incelemesi sıklıkla postmortem etanol üretimi sebebi ile zorlaşmaktadır. Bir çok bakteri türleri, kültür mantarları ve küf mantarları çeşitli maddelerden etanol üretebilmektedir. Ölüm ve otopsi yapılması arasındaki süre ve saklama sıcaklığı arttıkça etanol sentezi olasılığı da artmaktadır. Postmortem alkol üretimi ve antemoıtem alkol aliminin ayırımı sıklıkla zor olmaktadır. Bu derlemede postmortem etanol sentezinin tanınma kriterleri ve postmortem etanol bulgularının yommlanmasında dikkate alınacak faktörler sunulmuştur. Kriterler olgu hikayesi, örneklerin saklama şartları, var olan mikrop tipleri, eta- nolün atipik sıvı ve doku dağılımı, etanol konsantrasyonu, diğer alkol ve uçucu maddelerin tespit edilmesidir. Elde edilebilen tüm bilgilerin dikkatlice değerlendirilmesi ile etanolün antemortem veya postmortem kaynaklı olduğunun geçerli bir yorumu yapılabilmektadir. KAPALI KAFA TRAVMASI SONUCUNDA GELİŞEN SEREBRAL ENFARKTÜS VE İNTRAKRANİYAL ARTER DİSEKSİYONU Cerebral infarction and intracranial arterial dissection in closed head injury Rutherfoord GS, Dada MA, NelJP. Am J Forensic Med Pathol. 1996; 17(1): 53-57. Bu rapor beyin ödemi ve herniasyon ile birlikte se- rebral infarktüs sebebi ile ölen 3 kapalı kafa travması olgusunun otopsi bulgularını tanımlamaktadır. Her bir olguda enfarktüs sebebinin intrakraniyal anterior arterlerin subintimal diseksiyonu olduğu bulunmuştur. Otopsi bulguları, makroskobik olarak trombüs oluşmuş görünümdeki damarların histolojik incelemesinin önemi vurgulanmıştır. Olguların meydana gelmesini etkileyen faktörler tartışılmış, bu lezyonların gerçek patogenezindeki problemlerden kısaca bahsedilmiştir. OLEORESİN CAPSICUM (PEPPER) SPREYİ VE “GÖZLEM ALTINDA ÖLÜMLER” Oleoresin Capsicum (Pepper) spray and “In-custody deaths” Steffee CH, LantzPE, Flanrıagan LM, Hoomsen RL, Jason DR. Am J Forensic Med Pathol. 1995; 16(3): 185-192. “Oleoresin Capsicum” (OC) cihazlarının (örneğin., pepper spray, OC, capsaicin) şüpheli şahısların ölümcül olmayan bir metot ile kontrolü için güvenlik kuvvetlerince kullanılması bu irritan maddenin (capsaicin) gözlem altındaki ölümlere katkısı olabileceği sonucunu gündeme getirmiştir. Capsaicin mukozalarda nociresep- törleri uyararak özellikle konjonktivada aşırı ağrı ve bu aşırı rahatsızlık ile uyumlu fizyolojik ve davranışsal cevaplar oluşturur. Pepper spreyinin geçici olarak kullanılmasından sonra meydana gelen 2 gözlem altında ölüm olgusu sunulmuştur. Diğer gözlem altındaki ölümler gibi tam bir otopsi ve toksikolojik analiz, premortem olaylar zincirinin değerlendirilmesi, uygulamadan sonraki semptomlar, diğer doğal hastalıkların şiddeti ile ilgili bilgiler oleoresin capsicum’un ölümde ilişkisiz mi yoksa ölüme neden mi olduğunu açıklamada faydalı olacaktır. KUZEY VE BATI LONDRA’DA UYUŞTURUCU BAĞIMLILIĞI ÖLÜMLERİ VE IIIV VE HEPATİT B ENFEKSİYONLARI SIKLIĞI Drug addict deaths in north and west London and prevalence of HIV and Hepatitis B infection Paterson SC, Vanesis P, Claydon SM. Science Justice 1996;36:85-88. Londra’nın Kuzey ve Batısında 1987-92 yılları arasında uyuşturucu bağımlılığından ölen 176 kişide yapılan bir çalışmada, dokuz kişide HIV, sekiz kişide hepatit B, ve iki kişide her iki enfeksiyon da pozitif bulundu; kişilerin %63’ünde enjeksiyon izleri saptandı. 176 ölümün 155’i direkt olarak uyuşturucu zehirlenmesine bağlanırken, 38’i uyuşturucuların sindirim yolu ile alımı sonrası oluşan komplikasyonlarla ilintili bulundu ve 23’ünün ise ilaçlarla bağlantısız sebeplerden öldüğü saptandı. HIV pozitif olduklarını bilen bağımlılarda diğer popülasyona oranla intihar sayısında hiçbir artış saptanmadı. POSTMORTEM ÖRNEKLERDE, KARBAMAT PESTİSİD ve METOMİL ANALİZİ The analysis of methomyl, a carbamate pesticide, in post-mortem samples Tsatsakis A, Tsakalof A, Michalodimitrakis E. Science Justice 1996;36(l):4l-45. Otopsi doku ve sıvı örneklerindeki, karbamat pesti- sid, metomil’in kantitatif tayini için analitik metotlar ve ekstraksiyon yöntemleri incelendi. Olgu çalışmasındaki analitik sonuçlar metomil’in vücuttaki hızlı metabolizmasını gösterdi. ALKOLİK POPÜLASYONDAKİ ADLİ OTOPSİLERDE GÖRÜLEN MENTAL HASTALIKLAR Mental disease in forensic autopsy population of alcoholics ThomsenJL. Science Justice 1996; 36: 89-92. Kopenhag’da beş yıllık bir sürede adli tıbbi muayenesi yapılan alkolik olgular retrospektif olarak değerlendirildi. Alkoliklerdeki mental hastalıkların sıklığı, alkolik olmayan kontrol gnıbu ile karşılaştırıldı. 2298 ölüm olgusunda, alkoliklerde genel nervozite ve affektif ünipo- lar düzensizliklerin daha yüksek bir frekansta olduğu tesbit edildi. Tekrarlanan intihar girişimlerine alkoliklerde daha sık rastlanılırken depresif ve intihar girişiminde bulunanlar arasında alkolik ve kontrol gnıbundaki kişilerde tekrarlanan intihar girişimi frekansı toplumun diğer kesimine oranla daha yüksek bulundu. KARBAMAT PESTİCİDLER İLE AKUT ZEHİRLENME: CRETAN DENEYİMİ Acute poisoning with carbamate pesticides: the Cretan experience Tsatsakia A, Tsakalof A, Siatitsas Y, Michalodimitrakis E. Science Justice 1996;36(l):35-39. Yunanistan’ın güneyinde Crete’de 1991-93 yıllarında 2 yıllık bir sürede ortaya çıkan bir dizi ölümcül karbamat pestisid zehirlenmeleri araştırıldı. Karbamat insekti- sidi kolinesteraz inhibitörü metomil’in sindirim yoluyla ölümcül alımı ile ilgili 5 olgu rapor edildi. Kan plazma ve serum örneklerinin analizi, % 90’dan fazla kolinesteraz inhibisyonu gösterdi. Kan metomil konsantrasyonlarının 26,7 mg/îlik bir ortalaması ve 5,6 - 57,0 mg/Tlik dağılımı bulundu. Bu değerler daha önce rapor edilmiş benzer olgulardakinden (0,57 - 1,4 mg/1) çok daha yüksekti. Organ ve dokulardaki metomil konsantrasyonlarının kan ve göz içi sıvısındaki değerlerinden önemli ölçüde düşük olduğu tespit edildi. ISIRIK İZİ ANALİZİNE YARDIMCI OLACAK DİJİTAL GÖRÜNTÜLEME TEKNİĞİNİN KULLANIMI The use of a digital imaging technique to aid bite mark analysis Nam A, Dykes E. Science Justice 1996;36(l):47-50. Suç olguları bazen ısırık yaralanmalarının analizini gerektirir. Bu çalışma bir ısırık izinin dijital görüntüleme metoduyla belirlenmesini ve yara görüntüsü ile şüphelinin dişleri arasındaki karşılaştırmayı geliştirecek super- pozisyon metotlarını sunmaktadır. Tamamen dijital görüntüleme yazılımı arasındaki karşılaştırma metodu da çalışmada gösterilmiştir. Dijital üretilen kaplamaların kullanımının karşılaştırmalarda daha objektif bir yöntem olduğu saptanmıştır. Bu metodun ayakkabı izi, lastik işareti ve diğer alet yaralanmalannın analizinde de kullanılabileceği belirlenmiştir.
Loading...
联系我们|关于我们|网站声明
国家哲学社会科学文献中心版权所有