摘要:Bu makale, çeviri yoluyla toplumsal değişimin altında yatan nedenleri esas almaktadır. Değişim, insanlar için olduğu kadar toplumlar için de kolay değildir. Dirençle karşı karşıya kalınmaktadır ve büyük çaba gerektirir. Toplum, birlikte yaşayan bir grup insan demek değildir yalnızca, ortak ilgileri olan alt-gruplardan da oluşmaktadır. Bu alt gruplar, farklı ihtiyaçlar ve farklı ideolojilere sahip olabilmektedir. Güçlü ideolojiler, toplumdaki zayıf olanlar üzerinde etkin olurlar ve çatışmalar ortaya çıkar. Çevirmenler, toplumlar arası etkileşimin odağında bu çatışmalara önemli ölçüde etki edebilirler. Eleştirel tarih, yeni yönelimlere yol açan olayların arkasında yatan nedenleri inceleyen bir alandır. Bu makalede Fransız Çevirmen Étienne Dolet örneğinde ideolojik çeviri kararları eleştirel tarih yaklaşımıyla incelenip ve Habermas’ın İletişimsel Eylem Kuramı ile önerilerde bulunulmaktadır.
其他摘要:This paper deals with the presuppositions and intentions underlying social change through translation. Change is hard for men as well as societies to manage. It meams facing great resistance. Therefore, it requires a great effort, too. Society is not only a group of people living together, but it also consists of various sub-groups of people with similar interests. They may have different needs and embrace different ideologies. Strong ideologies tend to hold sway over other weak ideologies in society. Conflicts occur. Translators may play an important part in managing these conflicts. History can also be approached from the point of critical history which, by definition, aims to bring forward the historical reasons lying behind the events that give rise to new directions in history. This paper focuses on Étienne Dolet (1509-1546), a French translator, considered to be the first victim of the Renaissance Period in which he was burned at the stake for heresy and sedition due to the ideology of the period. A brief description of the Renaissance period was given, an example of ideology-based translation decisions was provided and some solutions were suggested by drawing on the Theory of Communicative Action put forward by Jürgen Habermas, one of the most prominent thinkers of the Critical Theory.