摘要:İnsanlık öteden beri kendi varoluşunu anlamaya çalışmış bu da nihayetinde onu Tanrı fikriyle buluşturmuştur. Dolayısıyla Tanrı fikri antik çağlardan beri insanlığın ortak paydası olmuştur. Bu Varlığa ilişkin imgeler geliştirme ve bir tasavvur oluşturma gayreti de zorunlu olarak ortaya çıkmıştır. Şüphesiz ki insanın dış dünya ve kendi tecrübesinden bağımsız bir tanrı algısına sahip olması mümkün değildir. Dolayısıyla bu durum tanrının fiilleri üzerinden Tanrıyı tanıma çabasını gerektirmiştir. Sami geleneğine bakıldığında tek kaynaktan gelen vahiy sebebiyle, tanrı tasavvurunun oluşumunda etkili olan ortak epistemolojik alanlardan biri esmadır. Konu Yahudiler ve Müslümanlar özelinde ele alındığında, her iki din mensubunun Kutsal kitapları Tevrat’ın (daha kapsamlı haliyle Tanah) ve Kur’an’ın karşılıklı bir okumaya tabi tutulup incelenmesi gerekmektedir. Söz konusu incelemeyle Yahudi geleneğinde ilahi isimlerin farklı nosyonları bulunduğu ve Tanrı’nın tüm isimlerinin aynı derecede kutsal olmadığı sonucuna ulaşılır. Bu isimler arasında Yahve, ism-i âzam kabul edilmiş ve on emirdeki yasağın bu isme yönelik olduğu düşünülmüş ve Tevrat’ı okurken Yahve ismiyle karşılaşıldığında Adonai şeklinde telaffuz edilmesi Yahudi bilginlerce uygun görülmüştür. Kur’an’da ise bu durumun aksi müşahede edilmektedir. Allah son vahiyle adının çokça anılmasını istemiş ve en güzel isimlerin (Esmâü’l-Hüsnâ) O’na ait olduğunu söylemiştir. Kur’an’da en çok zikredilen ismin Allah lafzı olmasının yanında daha sonra âlimler Allah’ın 99 ismi olduğuna ittifak etmişlerdir. Müslümanlar Allah’ı isimleri aracılığıyla tanıma çabasında olmuşlar ve Allah’ın isimlerinin fiillerinden bağımsız olmadığı iddiasında bulunmuşlardır. Bu da sıfatlar ve isimler etrafında bir dizi tartışmayı beraberinde getirmiştir. Çalışmamızda Sami dini geleneğin iki unsuru olan Yahudilerin ve Müslümanların sahip oldukları Tanrı tasavvurları tanrının isimleri bağlamında değerlendirilmiş ve esmâ konusunun her iki dini gelenekte farklılığa sebebiyet verip vermediği tartışılmıştır.
其他摘要:Humankind did his best to understand his existence on earth and this effort brought him together with the idea of God or deity, and this process rendered God as the main common denominator of all from the very beginning. And to create an image about this Being necessarily followed this process. It goes without saying that it is not possible at all to create an image without the outer world and experience. So, we can conclude that the deeds of God or phenomenal world is the backbone reference for this image or conception. When we take the Semitic tradition into account, we can easily suggest that the main background for this image or conception is common epistemological frame which includes God’s names. So, in order to compare each tradition in this regard it is unavoidable to evaluate the Holy Books of these two traditions separately, i.e. Torah (and its extended form Tanakh) and the Qur’an successively. After a close scrutiny, it will come out that God’s whole names are not taken equally holy in Jewish tradition. Yahwah was considered the greatest name of God, and the prohibition of uttering the name of God in twelve commandments is linked with this name. And when they come across with this name in Torah, because of this ban, they replaced Adonai instead. The Holy Qur’an has totally different perspective about God’s names. The Holy Qur’an mentions the most beautiful names of God (asmâ Allah al-husnâ) and ask people to utter these names to reminisce Him. The fact that the name God is the one which has most reference in the Holy Qur’an, Muslim scholars almost agree that God has ninety-nine names. They made their effort to create the conception of God through these names and in order to get an objective conceptualization they linked these names to the acts of God, which showed themselves in the phenomenal world. Naturally this brought a hot debate among scholars around the attributes and names of God. Considering this framework, we tried in our paper to evaluate the conception of God in both tradition within the context of the names of God on the one hand and discussed whether the debates around asmâ caused discrepancies in both traditions.