首页    期刊浏览 2025年12月05日 星期五
登录注册

文章基本信息

  • 标题:The Cultural, social and moral origins of post-modern anomy: on the path of 'over man'/Postmodern anominin kulturel, toplumsal ve moral kokleri: ustinsanti izinde.
  • 作者:Kokturk, Gokhan
  • 期刊名称:Civilacademy Journal of Social Sciences
  • 印刷版ISSN:1304-9119
  • 出版年度:2008
  • 期号:March
  • 出版社:Civilacademy Journal of Social Sciences

The Cultural, social and moral origins of post-modern anomy: on the path of 'over man'/Postmodern anominin kulturel, toplumsal ve moral kokleri: ustinsanti izinde.


Kokturk, Gokhan


"Gercek su ki: Insan kirli bir nehirdir. Kirli bir nehri kirlenmeden icine alabilmek icin bir deniz olmak gerekir. Goruyorsunuz, insandan daha ustun olmayi ogretiyorum size. i Utinsan iste bu deniz; sizin buyuk asagilamamz icinde yok olabilir insan." (Nietzsche, 2003: 40)

On dokuzuncu yuzyilda kulturde bir bunalimin yasandigi goz ardi edilemez. Hannah Arendt, "Gecmisle Gelecek Arasinda" isimli eserinde bu bunalimi analiz ederken sanatci ve sanat eserinin durumuna odaklanmaktadir. Arendt on dokuzuncu yuzyilda ortaya cikmaya baslayan kitle toplumunda kalan son bireycn sanatci oldugunu belirtir. Ona gore,en yuksek kultur nesnelerinin, yani sanat eserlerinin topluma aykiri bir nitelik tasimasi, kitle toplumunun dogusundan once toplum ile kultur arasindaki antagonizmanin varligina isaret etmektedir. Arendt on dokuzuncu yuzyilda ortaya konulan sanat eserlerinde bicim ve uslup ugruna anlamdan yapilan eksiltmenin sanatin, "gercekten" kopmasiyla yakindan iliskili oldugunu belirtir. On dokuzuncu yuzyil kitle toplumunda kulturel degerler de diger degerler gibi muamele goren birer mubadele degeri halini almislar ve tuketime konu edilmislerdir. (Arendt,1996: 233-250) Uretim iliskileri, kentlerin nufusundaki yuksek hizli artis, kulturu ve sanati yiginlarla birlestirme cabalari, zorunlu egitim, devlet tarafindan yurutulen gerceklik politikalari, kitlesel basinin etkileri, eglence ve kultur endustrilerinin yarattiklari tahribatlar gibi bircok kitlesellestirici etki kulturde ve toplumsal yapida bir cozulmeye yol acmistir.

Modernizm on dokuzuncu yuzyilda zirveyi ve krizi birlikte yasamistir. Modernizm bircok alanda zirveye ulastiktan sonra top lumsal, kulturel ve siyasal alanda krize girmekten kurtulamamistir. O. Paz'a gore, Bati uygarligi buyumus, genislemis ve kendi kendini onaylamistir. Ancak, on dokuzuncu yuzyilin sonunda Bati uygarliginin merkezlerinde, insac ve deger sistemlerini oldugu kadar, politik, ekonomik ve toplumsal kurumlari da etkileyen bir rahatsizlik bas gostermistir. Icinde bulundugumuz yuzyil ise bu krizin gelisip radikallestigi bir cagdir. (Paz, 2000:189-198)

P. Wagner'e gore, on dokuzuncu yuzyilin toplumsal sekillenisi guclu bir paradoksun damgasini tasimaktadir. Bir yandan yuk selmekte olan seckinler modern, bireyci ve rasyonalist kulturu gelistirmektedir ve bunun karsisma cikacak herhangi bir alternatifi yok etme egilimi tasimaktadir, ote yandan kendine yeterli bir bireyci liberalizmin imkinsizligi konusunda da gorusler soz konusudur. (Wagner, 2003:120-121) On dokuzuncu yuzyil dusunsel dunyasina genel anlamda iki farkli dunya gorusunun damga vurdugu soylenebilir.

On dokuzuncu yuzyil sona ererken toplumsal hayata kinizm (kynicism) ile knizm (cynicism) arasindaki mucadele damgasini vurmustur. Kinizm kitlelerin, alt tabakalarin, resmi kulturu alaya alarak reddetmesini; sinizm ise egemen kulturun kitlenin yol actigi toplumsal cozulmeye gosterdigi tepkiyi dile getirmektedir. "Sloterdjik'in tanimladigi anlamda kinizm, egemen kulture karsi herkesin kendi gercegini insa edisini merkeze aldigi icin, on dokuzuncu yuzyil sonunda, sanat yoluyla kultur hayati da bir donusum yasamistir." (Saribay, Fin De Siecle: 19-20) S. Zizek'e gore ise kinizm halkin, alt tabakalarin resmi kulturu ironi yoluyla reddetmesini temsil etmektedir. Klasik kinik islem, egemen resmi ideolojinin agirbasli ciddi havalarinin karsisma gundelik siradanligi cikartmak ve bunlarla alay etmek, boylelikle de ideolojik laflarin yuce soylulugunun ardinda gizlenen bencil cikarlari, siddeti ve kaba iktidar hirsini teshir etmektir. Sinizm ise, egemen kulturun bu kinik bozusturmaya verdigi cevaptir. (Rigel, 2003: 335-339)

Fin de siecle yuzyilin sonundan daha farkli bir anilm ifade etmek icin ortaya atilmistir. Ali Yasar Saribay, on dokuzuncu yuzyilin sonunu ifade eden bu terimin ilk defa Fransa'da 1880'lerde bir yuzyilin bitisini ve buna yol acan sebepleri de gostermek icin kullanildigini belirtmektedir. Ona gore, toplumsal tabakalasmanm mevcut durumu, kitlelerin elitlerin hakimiyetini kiracak sekilde etkili hale gelmesi yonunde degismeye baslamisti. Modern kentli hayat tarzi elitlerin tekelinde olan bazi toplumsal ve kulturel olanaklari genis kitlelerin nufuzuna acmistir. Bu ise beraberinde toplumsal cozulmeyi getirmis, egemen kultur ve kesimler, yerlesik degerleri alaya alan kitlenin yol actigi bu cozulmeyi, kendi degerlerinin aluni oyan bir cokus (decadence) olarak gormustur. Yuzyil sonu (fin de siecle), iste bu degerlerle ozdes bir yuzyilin sona erisidir. (Saribay, Fin De Siecle: 1)

S. Mestrovic, "The Coming Fin de Siecle" isimli eserinde on dokuzuncu yuzyil sonu toplumsal ve kulturel manzarasini anla mak acisindan son derece onemli figurlerden biri oldugunu iddia ettigi Dandy tiplemesini bu baglamda ele almaktadir. Baudelaire'in 1863 yilinda yaymlanan "Modern Hayatin Ressami" (Baudelaire, 2003) isimli calismasindaki Dandy tanimlamasi ile Durkheim'in anomik egoist tanimlamasi arasindaki benzerlikler Mestrovic'in ilgisini cekmistir. Baudelaire, Dandy'lerden aylak, zengin ve kendi modalariyla iliskili olan mutlulugu kalici ugrasilari secmelerine ragmen istirap ceken ideal modem birey tipi olarak soz etmektedir. Dahasi Baudelaire, Dandyism'i kendi kurallari olan bir sosyal kurum hatta bir din olarak gormektedir. Baudelaire gibi Durkheim da romantik kahramanin cokmus olduguna inanmaktadir. (Mestrovic, 1991: 75-79)

Ali Yasar Saribay da on dokuzuncu yuzyilda kulturel hayatta ortaya cikan cokus ve kitlelerin artan etkisinin dogurdugu tepkileri anlayabilmek amaciyla C. Budelaire'in Dandy kavramina basvurmaktadir. Ona gore;

"Dandyizm olarak anilan kulturel akim, her seyden once estetize edilmis bir hayat tarzini onemseyen aristokra tik ruhlu bireysel tavri onemsemekteydi. Bununla beraber Dandy'ler burjuva degerleri reddediyorlar, kendilerini hicbir yere ait gormuyorlar ve kan baglari olmamasi durumunda bile, aristokratlar gibi olmaya ozeniyorlardi. Bu cercevede Dandy tiplemesinin, kendini var etme gayreti ve hirsinin temellendirdigi bireysellige; sahsi etrafinda kult (tapini) yaratmaya yonelik narsisizme; nihayet, bu her iki ozelligin kiskirttigi dipsiz arzulari beslemeye tekabul ettigi soylenebilir. Dandy tipini yaratan temel kosul, kitlenin estetikten yoksun kabaliginin meziyet seklinde sunulusuna gosterilen tepkidir. Bu anlamda, Dandyizm, modern kulturel degerleri alaya alan kitlenin alaya alinmasidir. " (Saribay, Postmodern ... :175)

Ali Yasar Saribay'm buradaki iddiasi Dandyizmin moderniteye eklemlenmede bilincalti bir model olusturdugu, fakat farkli bir yorumlamayla postmodern kulture yonelik bir anomiye yol actigidir.

On dokuzuncu yuzyilin insani ve degerleri degerlendirmesi belli bir morale ve bu moralin deger yargilarma dayanir. Bu moral, suruce degerlendirmelerin meydana getirdigi moraldir. On dokuzuncu yuzyil Avrupa moralinin, zit ama ikincisi birincinin sonucu olan degerlendirme tarzlarindan biri, Hiristiyanligin degerlendirme tarzi; digeriyse onun karsi kutbu, ayni zamanda sonucu olan bilimci-pozitivist degerlendirme tarzidir. (Kucuradi, 1999:95-96) On dokuzuncu yuzyil sonu dusunurlerinin yapmaya cahstigi da bir madalyonun iki yuzu gibi olan, birbirlerinin zitti gibi gorunen ancak birbirilerinin sonucu olan bu iki degerlendinne tarzinin ikisine karsi da elestirel bir yaklasim gelistirebilmektir.

Bu degerlendinne tarzlarina karsi en sert elestirilerden biri F. Nietzsche'den gelmistir. Nietzsche on dokuzuncu yuzyilin so nunda, en yuksek degerlerin kendilerini degersizlestirdikleri bir durumun yasandigim ve nihilizmin kapida oldugunu belirtmektedir. Ona gore Avrupa kulturu sanki bir felakete dogru ilerlemektedir. Nietzsche'nin felsefesinin temeli bir modernizm ve akilcilik elestirisi uzerine oturmustur. On dokuzuncu yuzyilin sonunda ortaya cikan toplumsal ve , kulturel cozulme Nietzsche'nin anlatisinda, son derece acik bir sekilde gozler onune se- ; rilmektedir. Ona gore bu cag nihilizm cagidir ve o felsefesini nihilizmi alt etme uzerine kurmustur. Nietzsche bunun icin irrasyonel gucleri harekete gecirmeye cahsir. Modem bilgi ve hakikat kavramlarini elestirir, antihumanist bir yaklasim gelistirir ve ebedi donus anlayisiyla modern ilerlemeci tarih anlayisina karsi cikar.

Nietzsche'ye gore, on dokuzuncu yuzyil Avrupa'sinin toplumu coken bir toplumdur. Bu toplumda kulturlu olmanin ancak ro lu oynanabilmektedir. Cokuntu, insanligin ana, dogal gudulerinden busbutun sapmasi, deger yargilarinin soysuzlasmasi demektir. Bu cokuntunun nedeni Hiristiyanligin insan ve dunya gorusune dayanan Bati'nin suru ahlaki, sonuclari ise zaaf-kotuluk; hastalikhastalikcilik; suc-sucluluk; anarsizm, dizginsizlik ve yikicilarin ortaya cikmasidir. (Kucuradi, A.g.e: 100-105) Nietzsche, hakikat istencinin vucut vermis oldugu metafizik gelenegin bu hakikat istencinin bir sonucu olarak nihilistik bir mahiyet kazandigim ve bir (decadence) cokus kulturu haline geldigini belirtmektedir. Ona gore simdiye kadar decadence'a karsi verilen savasta filozoflann ve ahldkcilarin akla yonelik vurgulari bir kandirmacadan baska bir sey degildir. qinku decadence'a karsi secilen arac ve kurtulus olarak secilen seyde bir decadence ifadesidir. (Ayni eser:73-76)

Nietzsche'ye gore, on dokuzuncu yuzyil Avrupa kulturu, suru degerlendirmelerine ve bunlarin catismasina dayanan bir kultur dur: Bilime, insan akhmn sinirsiz gucune ve insanlarin esitligine olan inanciyla insanlari iyimser yapmak isteyen bir kultur. (Aym eser: 143-151) Avrupa'nin moral degerler sistemi dinsel arka planim yitirince nihilizme dogru yonelmistir. Nietzsche dogalligim kaybetmis bir kulturee hesaplasmaktadir. Bu dogallik yitimi ise Sokrates sonrasi filozoflarin guy istemine, icgudulere karsi onu dizginleyecek akli koymalari ile baslamistir. Nietzsche'nin Tannnin oldugunu ilan etmesiyle, hastalikh, orta dereceli hale getirilmis Avrupa insam yasadigi bosluk nedeniyle degersizligi ve anlamsizligi genellestirmistir. (Ekinci, 2002: 21-25)

Nietzsche, nihilizmin ne oldugu sorusunu "en yuksek degerlerin kendini degersizlestirmesi, amacin kaybolmasi ve nicin soru sunun cevapsiz kalmasi" seklinde yanitlamaktadir. Tanrinin olumunun ardindan artik insan varligina deger ve anlam verebilecek hicbir merkez fikri kalmamistir. Modern zamanlarda insan eski degerini kaybedince, modern insan icin geriye sadece keskin bir anlamda kendisinin hicligi kalmistir. Nietzsche'nin felsefesinin ozu Bati metafizik geleneginde ve hiristiyan ahldk ogretilerinde sekillenen nihilizmi alt etme cabasidir. Nihilizm bir uy deneyimden baska bir uy deneyime, mutlak dinsel ve ahlaksal degerlere inanmaktan hiclige inanmaya gecistir. Nimdiye dek inandigimiz degerlerin, kesin akibetlerini belirlemek ve bu degerlerin gercekten sahip oldugu degeri ortaya cikarmak icin nihilizm deneyiminden gecilmesi zorunlu hale gelmistir. Nihilizmin temel nedenleri Bati din ve felsefesinin derinlerine kok salmistir. "Nietzsche'ye gore, tum degerler ve idealler, yasama yalanlar olarak basladiklari, sonra kanilara donustukleri ve en sonunda erdemler olarak adlandirildiklari bir surecten gelmistir. Ama modern nihilizm caginda bu surec kesintiye ugramis ve 'yalan' bir yalan olarak, 'dogru olmayan' da bir yasam kosulu olarak kabul edilir hale gelmistir." (Pearson, 1998: 56-62)

Nietzsche, insanligin yakinda gerceklesebilecegine inandigi bir felaket duygusu tasimakta oldugunu, ama ayni zamanda yeni safaklarm, yeni guneslerin ve yeni denizlerin ustu kapali anlatimini ve ozlemini de barindirdigini belirtmektedir. Ona gore nihilizmin ortaya cikisi cagimiz acisindan kacinilmazdir. Qinku nihilizm, "buyuk degerlerimizin ve ideallerimizin mantiksal sonucunu temsil etmektedir" (Pearson: 245-250) ve bu da, bu degerlerin sahip oldugu degeri ortaya cikarmamizdan once, nihilizmi deneyimlemek zorunda oldugumuz anlamina gelmektedir. Aklin kategorileri, insanin hesaplanabilir ve denetlenebilir bir dunyaya duydugu ihtiyaci karsilamak uzere kullanilirlar. Boylece Nietzsche, nihilizmin ortaya cikis nedenini aklin kategorilerine duyulan insac olarak yorumlamaktadir, cunku insanlari dunyanin degerini tamamen kurmaca bir dunyaya gore olcmeye yonelten de Nietzsche'ye gore, bu inanctir. Nietzsche, ahlak, Hiristiyanlik ve hakikat de dahil olmak uzere, tum buyuk seylerin bir kendini alt etme edimiyle kendi yikimlarina yol acacaklarina inanmaktadir.

Nietzsche, buradan yola cikarak bir sorgulamaya girismeye calismistir. Ona gore ahlaki degerlerin bir elestirisine ihtiyac duyulmaktadir, bu nedenle once bu degerlerin kendi degerleri sorgulanmalidir. "Insanlar degerlerimizi yaratilmis seyler olarak gormek yerine, verili nesneler olarak gormekte ve simdinin kategorilerini duz, dusuncesiz bir bicimde gecmise yansitmaktadir. Nietzsche'nin geleneksel ahlak teorilerine karsi cikisina, kendi yaklasimimn yeniligi ve onemine iliskin bazen asiriya kacan iddialarina, oncelikle degerlerin ve kurumlarin dogasina iliskin duz cizgisel ve dural anlayisa duydugu tiksinti yol almaktadir." (Nehemas, 1999: 151-160)

Nietzsche'nin ahlak elestirisi ahlakin kendisinin degil, lier hangi bir ahlakin evrensellik iddiasinin reddedilmesini icermekte dir. Nietzsche'nin ahlakin soy kutugu uzerine arastirmasi, oldugumuz hale nasil geldigimize iliskin bir sorusturma sonucunda varilan noktanin nihilizm olduguna isaret etmektedir. Bu baglamda, nihilizm, esasinda hakim olan monolitik ahlak geleneginin, bir sonucudur. Nihilizm hakikat isteminin, metafizik ahlak dusuncesinin kendine karsi islemesi ve nihayetinde onu tahrip etmesinin bir sonucudur. Nietzsche'nin ahlakin soy kutugu uzerine arastirmasi, bu anlamda nihilizmi asmaya yonelik ilk adimdir. Ikinci adimsa oldugumuz halin otesine gecmeyi, kendimizi alt etmeyi gerektirmektedir. Bu durum benligimizi donusturmeye yonelik olan guc istemi prensibini zorunlu kilmaktadir. (Kucukalp, 2003: 23-30) Tum bunlar bir zincirin parcalari gibi Nietzsche'nin ogretisinin ogeleri ve ust insana giden yolun duraklaridir.

Bu yolda insan oncelikle var olan ve yururlukte olan moralin disma cikmalidir. Nietzsche bu yolda insanin gecirmesi gere ken degisimleri uc asamada ele almaktadir. Bu asamalardan ilkinde var olan insan tipi, suru insanidir. Suru insani, butun degerlerin, insanla ilgili lier seyin degerlendirilmesi, kendisinden once yapilmis olan insandir. Kisinin tek yapacagi bunlara gore yasamaktir. Suru insani icin butun insanlar esittir. Insanlar arasinda yapi ve deger ayriligi gormenin, insanlari basamaklandirmanin bas dusmamdir. "Suru insani daha ileriye goturuldugunde son insan ortaya cikar. Son insan icinde hic bosluk tasimayan, kendi kendini kucumseyemeyen, kendisine gulemeyen, bilimin lier seyi basarabilecegini dusunen, degerli seyleri kirip doken, populer yapan insandir." (Kucukalp, A.g.e.: 27-53)

Nietzsche fin de sicle toplumunu tanimlamak icin "son insan" kavramini kullanmaktadir. Ona gore son insan alt edilmesi ve asilmasi gereken bir insan tipidir. "Son insan hayvanla ust insan arasina kurulmus tehlikeli bir koprudur." Hosnutlugunu maksimize etmek ve aciyi minimize etmek son insanin biricik amacidir. Bu durum ancak esit haklarin varoldugu bir zeminde ortaya cikar. Nihilizmle birlikte temelci bir zemin ortadan kalktigi icin iyiler ile ilgili kisisel tercihler onemli hale gelmistir. Bu anlamda son insan suru vizyonunun geceklesmesidir. Ust insanin gerceklige teslim olmamak gibi bir ideali savunmasina karsm son insan arzularini takip etmek ve aci cekmemek anlaminda konformisttir. (Ayni eser: 37-45) Kendini alt etmenin karsiti olan kendini koruma arzusu son insanin en onemli arzusudur. Nietzsche'ye gore bundan boyle kendinden nefret edemeyecegi icin son insan en bayagi insandir. O herkesin kendisiyle esit olmasini ister. Esitlik ideali bir anlamda toplumun aynilasmasina Nietzsche'nin ifadesiyle suru haline gelmesine yol acar. Bu aciklamalar on dokuzuncu yuzyilin kulturel ve toplumsal ortamini betimleyen pasiflik, sessizlik, kitlesellesme, narsisizm, egoizm gibi ozellikleri gozler onune sermektedir.

Ozgur insan ise, moral disi insandir. Ozgur insan icinde yetistigi ve yasadigi suruden kopmus, kendi yolunu arayan, insanla ilgili seyleri kendi gozleriyle gormek isteyen insandir. Bu kisi icin iki yol vardir. Kisinin o zamana kadar bagli oldugu, degerli saydigi her leyi degersiz ve anlamsiz gormesi kisiyi yanlis bir genellemeye goturebilir: Her ley birdir, hicbir ley degismez, dunya anlamsizdir, bilme insani bogar, hicbir ley hakiki degildir, her seye izin vardir diye dusunup pasif nihilizme saplanabilir. Ikincisi ise aktif nihilizmdir. Kisinin yapip ettikleriyle koptugu moralin deger yargilarini kirmak, yok etmek istemesidir. Aktif nihilizm yaratici olacak kisilerin kendileriyle hesaplasmalari, iyilesme donemleridir. (Ayni eser: 53-69)

Kisinin kendi hayatina evet demesi, hayatini oldugu gibi bir daha ve bir daha ayni hayati yasamaya hazir olmasi, bu hayatin baska turlu olmasina imkan gormemesi, bu hayatina 'eger'siz bakmasidir. Hayata evet demek, oldugu gibi hayati savunmak, aciya da evet demek, aciyi da istemek ve savunmaktir. Bu anlamda Nietzsche'nin ele aldigi ucuncu insan tipi yaratici insandir. Yaratici insan kendine guvenen, kendinden emin adimlarla yuruyen insandir; cunku o kendi kendini egitmis, uzun bir disiplinden gecirmis ve kendi kendini avucu icine almis insandir. "Yaratici insan, oldugu gibi olmakla ovunur. O odevler ve sorumluluklar yuklenebilen bir insandir. Yaratici insan insanlari, insanlarin gelecegini, kendisini seven insandir. Onun sevgisi acimanin ve bagislamanin otesinde olan bir sevgidir. Onun sevgisi, gecmisi kurtarmak, gecmise yeni bir anlam katmak, degerleri yeniden degerlendirmek demektir. Yaratici insan yeni degerler ortaya koyan insandir." (Ayni eser: 77-85)

Bu kisilik tipleri arsindaki donusumun temelinde yatan kavramsallastirmalardan biride guc istemi nosyonudur. Guc istemi hem bu donusumu saglamak icin gerekli olan itici etkiyi saglamasi hem de bu surecte takinmamiz gereken tavri gostermesi acisindan onem arz etmektedir. "Buna gore, isteme diye bir sey yoktur, ancak bir seyi istemek vardir. Isteme, kendini daimi kilmaya yonelik bir etkinliktir. Kendi yikimina yoneltildiginde bile bir etkinlik olmayi surduren ve bu nedenle kendini daimi kilan bir etkinlik olan guc istemi, dunyadaki her seyde bulunmaktadir. Guc istemi dunyadaki her seyin birbirine bagli oldugu ve karsilikli baglantililiklarin da tara olarak karakterlerine ozgu oldugu gercegine dayanmaktadir." (Nehemas, A.g.e.: 111-124) Guc istemi metafizik bir gorus degildir. Qinku dunyanm belirlenmemisligi ve degerleriv coklugu uzerine vurgusu araciligiyla, cogul dunya gorusunun gecerli oldugunda diretir. Bir tur dogmatik yaklasimlar soz konusu oldugunda bile kendiliginden, bizzat gorusu reddetmez, yalnizca bu gorusun kabul edilebilecek tek gorus olma iddiasini reddeder. (Ayni eser: 143-148)

Nietzsche, guc istemi varligin derin ozudur, demektedir. Guc istemi olarak isteme, daha cok gucu buyurmadir. Guc istemi ozunde deger koyan istemedir. Guc istemi, kendi saf ozunde acikca ortaya cikar cikmaz, deger koymanin hem temeli hem de alani olur. "Guc, karsi konulmaz guc olmak istedigi surece, yasamm hicbir zenginligi onu yatistiramaz. O oteye gecmek icin daha guclu olma hakki ister. Boylece isteme surekli bir sekilde, kendiyle ayni olarak ayniya geri doner. Baska bir deyisle, ozu guc istemi olan butun varolanlarin varolma bicimi, aynin ebedi donusudur. Bu avlamda guc istemi nihilizmin asilmasmm yoludur." (Heidegger, 2001: 30-54) Nietzsche, guc istemi nosyonunu, Bati metafizik geleneginin ve Hiristiyan ahlak ogretisinin sebep oldugu nihilizmi asmak ve kevdisinin otesine gecen, degerleri yeniden degerleyen ust insani aramak dogrultusunda ortaya koymustur. Bu baglamda Tanri'mn olumu, insanin yaraticiliginin kesfedilmesi anlamina gelir.

"Tanrinin olumuyle" nihilizm cagi baslamistir. Bu olayla birlikte insanlar kendilerinin ustunde tutunulabilecek askin bir deger ve deger koyucudan yoksun kalmistir. Bu yoksunluk insanlarda, icinde bulunulan boslugu dolduracak yeni seyleri arama egilimine neden olmustur. Tanrinin olumu ile insanoglu onun tahtina bir cok ley yigmistir. Bu yeni putlar pasif nihilizme saplanmis insanin afyonlaridir. Nietzsche, iste tam da bu iki yol ayriminda durmus ancak, yeni putlar dikmemis ve sadece bu yeni yol ayriminda duran yaratici insana, aktif nihilizm yolunu isaret etmistir. Bu cercevede, insanin secimini belirleyecek olan ley, o ivsanin degerlendirme gucu ve yapisidir. Yasamin ozundeki gucu elde etmek, ancak yasamimiza asil kasteden seyi gorup, onu isirip atabilmektir. Bu da en cok mevcut degerleri yeniden degerlemekle olur. Peki, insan bunu nasil basarabilecektir? Insan degerleri yeniden degerlemek icin girecegi bu yola nasil ulasacaktir?

Bu baglamda, Nietzsche ebedi tekerrur ve amor fati nosyonlarina isaret etmektedir. Ebedi tekerrur, kozmolojik bir hipotez ola rak yorumlanir. "Kozmolojik bir gorus olma sifatiyla da, evrevde zaten olup bitmis olan her seyin, tam da su anda gerceklesmekte olan her seyin ve gelecekte gerceklesecek her seyin, coktan gerceklesmis oldugunu ve tamamen ayni duzende sonsuz kereler tekrar gerceklesecegini savunur. Bu tekrarlamalar arasinda hicbir cesitleme ve dolayisiyla hicbir etkilesim yoktur." (Nehemas, A.g.e.: 193-198) Nietzsche, ebedi tekerruru, dunya tarihini olusturan tekil olaylara degil, doganin dongulerinin sonsuz tekrarlanisim vurgulayan bir din olan Dionysosculukla iliskilendirir. Onun altini cizdigi nokta, Dionysosculugun bu dongulerin her boyutunu, hatta yozlasma ve bozulmaya dayanan evreleri bile yucelttigi gercegidir. (Ayni eser:198-203)

"Ebedi donus deneyimiyle yasamin trajik ozelliginden kurtulmaya calismaktan vazgecip, yasami onaylamayi ogreniriz. Eger benligimiz ve eylemlerimiz birbirinden ayrilamiyor ve eylemlerimiz ayni zamanda karakterimizi ifade ediyorsa, ebedi donus duzeni icerisinde bu, kendimizi sonsuza dek yineleyecegimiz anlamina gelir. Eger kendimizden ve eylemlerimizden memnun degilsek ebedi donus duzeni icinde hosnut olmadigimiz eylemlerimiz ve benligimizin sonsuza dek yinelenecegini unutmamamiz gerekir. Bu noktada ebedi donus dusuncesi hosnut olmadigimiz eylemlerimizi terk etmemizin, yani benligimizi donusturmemizin itici gucu olur. Ancak, bu sekilde bayagi yanlarimizin ustesinden gelmeye yonelik bir arastirmaya girmemiz, yani kendimizi alt etmemiz soz konusu olabilir." (Kucukalp, A.g.e.: 43-45)

Nietzsche'ye gore, eger herhangi bir sey farkli bir bicimde gerceklesmis olsaydi, lier seyin farkli bicimde gerceklesmis olma si gerekirdi, eger herhangi bir sey tekrar gerceklesseydi, lier seyin tekrar gerceklesmesi gerekirdi. "Nietzsche'nin Zerdust'un ucuncu bolumunde anlatmaya calistigi sey, sonunda dunyada onemsiz ve igrenc olan lier seyi, onemsiz ve igrenc olmayan seyler ugruna tekrar basmdan gecirmeyi istemesidir. Ebedi tekeirur dunyaya iliskin bir teori degil, benlige iliskin bir gorustur." (Nehemas, A.g.e.: 204-212) Bu baglamda, Nietzsche, kisinin ebedi tekeirur konusunda umutsuz bir duruma dusmesini degil, buna neseyle karsilik verebilmesini beklemektedir.Bir sekilde farkli olmayi istemek, lier acidan farkli olmayi istemek anlamina gelir; bu da gercekte imkansiz olan bir seyi istemek, baska birisi olmayi istemek demektir. Kisinin farkli biri olmayi istemesi, ayni zamanda tum dunyanin farkli olmasini istemesi anlamina gelir. Qinku her ley karsilikli bir etkilesim icindedir. "Nietzsche, ebedi tekerrurde bu hayatin, bu dunyanin mumkun olan tek dunya oldugunu kesfeder. Bir hayat ancak butunuyle kabul edilmesi kosuluyla hakli cikarilabilir." (Ayni eser: 212-222)

Kisinin ebedi donuste onayladigi ley, kendini alt etme olarak yasamdir, oyle ki ezeli ve ebedi olarak kendini yaratan ve ken dini yok eden bir guc olarak yasam ve yitip gitme, olum, degisim ve yok olus olarak yasamin yasasi; Nietzsche'nin de belirttigi gibi bu karsitlik ve savasa evet demeyi de icerir. Icinde bulundugumuz cagin sorunu, yaraticiligin nihilizm deneyimi tarafindan yavaslastirilmis olmasidir. Bu baglamda, gercekligi oldugu haliyle neseli bir sekilde onaylamaya caba harcamali ve yasama karsi, mutlak ve kosulsuz ahlaki yarginin iyi ve kotusunun otesinde bir tutuma ulasmaliyiz. "Nietzsche'ye gore, harekete gecirici kuvvet tumden guc istemi olarak anlasilmalidir; guc tam da bu noktada istemin nereye gittigi ve ne oldugunu tanimlar." (Ayni eser: 69-76) Nietzsche, yasayan her canlinin yapabilecegi her leyi kendini korumak icin degil, daha fazla olmak icin yaptigini savimur. Guc istemi, yasayan her seyin beslemek, buyutmek ve gelistirmek zorunda oldugu, arzuyu ifade eder. Yasamin yasasi kendini koruma degil, kendini alt etmedir.

Kendini alt etmenin yolu da oncelikle hayata evet demekten ve amor fati'den gecmektedir. Amor fati ust insanin tabiatina isa ret etmektedir. Ust insan dunyanin kaderini hakiki bir sekilde onaylayan ve maksimum guc hissinin kabulunu deneyimleyen bir varliktir. "Nietzsche'ye amor fati zorunlulugun bir sevgisi ve insanin buyuklugunun bir isareti olarak sunulmaktadir. Amor fati, Nietzsche'nin varolusun yazgisal karakterine yonelik vurgusu nedeniyle yasam sevgisi olarak tanimlanmaktadir. Eylemler karakterin ifadesidirler. Baska bir deyisle, eylemler benligin oykusel tarihini olusturur. Bu baglamda, amor fati guc hissindeki artis olarak tanimlanan mutluluk kavramsallastirmasi baglaminda, kaderin butunune yonelik bir sevgidir." (Kucukalp, A.g.e.: 42-43) Amor fati, yasamin evetlenmesi anlamina gelmektedir. Yalama evet demek bir anlamda, yasamin trajik oldugunun kabul edilmesi demektir. Bu da yasamin nihai ve ahlaki amaclardan yoksun oldugunun kabul edilmesi anlamina gelmektedir. Hayata evet demek varlik cemberinin sonsuz donusunu kavramak ve istemek demektir.

Guc istemi, ebedi donus ve amor fati nosyonlan birbirileriyle karsilikli etkilesim icindedir ve bu nosyonaar bir butunun, yani Nietzsche'nin ust insan ogretisinin ayrilmaz parcalaridir. Ust insana giden yolun haritasini olusturan bu kavramaar, insani bu yolculuk sirasinda ulasmasi gereken hedefe ulastirmakla sorumludur. Nietzsche'nin ongordugu gibi, insanlarin nihilizm caginin geldigini gormesi, nihilizmin kaynagi olan ahlak ve degerlerden kopup, onlari alt etmesi gerektigini anlayabilmesi ve kendinde bunu gerceklestirecek gucu bulabilmesi icin bu nosyonlann etkilesimli bir butunluk icinde degerlendirilmesi ve islemesi gerekir. Ancak bu sayede insan kendisinin alt edilmesi gereken bir varlik oldugunu ve kendini alt etmeden nihilizm tarafindan degerden dusurulen degerleri yeniden degerleyemeyecegini anlar.

Kendini alt etme, nihilizmin alt edilmesinin, yani degerlerin yeniden degerleyecek olan ust insana ulasilmasinin bir on kosulu dur. Degerleri yeniden degerleyecek olan ust insan nosyonu, iyinin ve kotunun otesinde, yani ahlakin otesinde gerceklik kazanabilir. Nietzsche, ustinsandan ahlaki kendisinin altinda hisseden insan olarak soz eder. "Winsan, hakikat ve insac olmaksizin yasamayi bildiginden saglikli bir insanin prototipidir. (1) Ust insan kendine, tutkularina, guclerine ve zayifliklarina hdkim olan insandir. O varligin tabiatini hissettiginde igrenir, bu nedenle insandir ama pek insanca degildir." (Ayni eser: 40-42) Nietzsche, ustinsana ve insanin neden alt edilmesi ve asilmasi gereken bir varlik olduguna iliskin dusuncelerini Zerdust'un on konusmalarinda aktarmaktadir. Ona gore insan, hayvanla ust insan arasina gerilmis bir iptir: "Tehlikeli bir gecis tehlikeli bir yolculuk, tehlikeli bir geri bakis, tehlikeli bir urperis ve duraklayis. Insanda buyuk olan onun bir amac degil, bir kopru, bir karsiya gecis, bir batis olmasidir." (Nietzsche, 1999: 22-23)

Batmakta olan insan kendisinden daha ustun ve daha soylu bir seyin uzerine, otesine gecmekte oldugundan kendisini kutsaya caktir. Yasamin anlami, yasadigimiz ve yasayacagimiz haliyle yasamin kendisi disinda hicbir yerde bulunmaz. Ebedi donus ogretisi, bize yasamin trajik ozelliginden kurtulmayi degil, yasami onaylamayi ogretir. Yapmakta oldugumuz her sey ve bunlari yapma bicimimiz kim oldugumuzla ilgilidir. "Kisi, ebedi tekerruru onaylarken, sonsuzlugun onu olumsuzlamadigi aksine onu tamamladigi, zamanin kesintisiz ve devinen hareketini benimsemektedir." (Pearson, A.g.e.: 137-140) Nietzsche, anlatmaya calistigi seyi soyle ozetlemektedir: "En cok endise duyanlar soruyorlar bugun. Insan nasil korunacak? Zerdust ise ilk ve tek kisi olarak soruyor: Insan nasil asilacak? Ey kardeslerim, insanoglunda sevebilecegim benim, onun bir karsiya gecis ve batis olmasidir." (Nietzsche, 1999: 228-236)

Ustinsanin sahsinda karakterize olan kendini alt etmeye yonelik bu arzunun karsiti ise, son insanin yasama yonelik tavrini belirleyen kendini koruma arzusudur. Son insan mutlulugu kesfetmis olan ve kendini korumaktan hosnut olan bir insanligi ifade eder: Bundan boyle riske atilmaya ve denemelere girmeye inanmaz, artik gercekten hicbir seye inanmaz. Tutku ve baglanimdan yoksundur. Bu tip insanligin tutumu da, her bakis acisi esit derecede kabul edilebildiginden, artik hicbir begeni ayrimi ve deger yargisinin bulunmadigi bos bir goreliligin tutumu olacaktir. Son insan maddi teselli pesindeyken, ustinsan yasamini buyuk eylemler ugruna harcamaya hazirdir. " Ustinsan isteyerek iyinin ve kotunun otesinde durmak anlamina gelir. Ustinsan bir ideal degildir, Ustun veya ustte de degildir." (Pearson, A.g.e.: 138-140)

Ustinsan soyut ve askin bir sey olmaktan ote insani mukemmelligi cisimlestiren bir kavramdir. Ustinsanin ozelligi, gercek likle barisik olmasina ragmen, aym zamanda ona teslim olmama ve onu asmaya yonelik bir vurguyu iceriyor olmasindan kaynaklamr. Ustinsanin gerceklige teslim olmamak anlaminda bir ideal sunuyor olmasina karsin, son insan arzulanni takip etmek ve aci cekmekten kurtulmak anlaminda konformisttir. "Esitlik ideali insanin aynilasmasina, Nietzsche'nin ifadesiyle bir suru haline gelmesine yol acacagi icin mesafe pathos'unun ortadan kalkmasini icerir. Mesafe pathos'u, bir anlamda hdlihazirdaki halimizi alt etmemize ve onun otesine gecmemizin gerekliligine, oldugumuz hal ile kendimizi alt ettigimiz hal arasindaki mesafeyi algilamamizi saglayarak isaret eder." (Kucukalp, A.g.e.: 37-40)

Bu baglamda, Nietzsche, Avrupa nihilizminin dort onemli doneminden soz etmis, kendi caginin da ucuncu donemi olusturdu gunu soylemistir. "Kendi caginin uc buyuk duygu--hor gorme, acima ve yikma--cagi, karamsarligin yayildigi, nihilizmin kapida bekledigi gag oldugunu soylemistir. Bu cagi felaket doneminin izleyecegini--nihilizmin kapidan iceri girecegi gag--; sonra yerler gumbur gumbur [savaslarla] sarsildiktan sonra, bu nihilizmin asilacagi, akla hayale gelmeyen bir kendine gelme caginin, yeni sorularla gelecegini de soylemistir. Bugunku dunya bu felaket doneminde gorunmektedir." (Kucuradi, A.g.e.: 161-162) Bu baglamda, Nietzsche, felaket donemine son verecek olan ustinsanin ve onun degerlerinin kendi caginda varolmadigini ve daha sonraki donemlerde gelmesi gerektigini belirtmektedir.

Gercektende sunu soyleyebiliriz ki, bugun Nietzsche'nin ongordugu felaket donemini yasamaktayiz. Icinde bulundugumuz toplumsal, kulturel ve insani kosullar bu durumun en onemli gostergeleridir. Gunumuz toplumsal, kulturel ve insani yapisini tanimlamaya ve adlandirmaya calisan bir cok dusunur , her ne kadar hali hazirdaki durumumuza kismi olarak farkli acilardan yaklasmis, farkli yonleri analiz etmeye girismis veya bu duruma iliskin farkli isimlendirmelere--gosterisci toplum, duygu otesi toplum, anomik toplum, oteki yonelimli toplum--girismis olsalar da aslinda hepsinin isaret ettigi insan tipi ve toplum yapisi Nietzsche'nin tanimladigi felaket doneminin basat tipi olan son insan ve onun olusturdugu toplumsal ve kulturel degerlerle ortusmektedir.

Nietzsche, Ustinsana, yani degerleri yeniden degerleyecek o kurtariciya ulasmak icin once nihilizmi deneyimlememiz gerekti gini, mevcut degerlerden koparak onlari yiktiktan ve ebedi donusu kavrayip hayata evet dedikten, yani bu iyilesme donemini astiktan sonra o yaratici insana ulasacagimiz zamanin gelecegini belirtmektedir. Degerlerin yeniden degerlendirilmesi yolunda, Nietzsche bize aktif nihilizmi onermektedir. Degerleri yeniden degerlendirirken, bu degerlerin tamamen yok sayilmasi ve bu degerlerden insan zihninin ve yasaminin tamamen arindirilmasi ile baslanilmasi gerekmektedir. Aktif nihilizm, kisinin yapip ettikleriyle koptugu moralin deger yargilarini kirmak, yok etmek istemesidir. Aktif nihilizm, bir ara durumdur, bir iyilesme donemidir. Bu basamaklari basariyla gecen insan, artik kendi yaraticiligi ile moralin degerlerinin karsisinda yeni degerler koyabilen bir yetkinlik derecesine erismis ve artik yeni bir doneme girmiltir.

Nietzsche'nin durdugu yol ayriminda girilecek yolu secmek cok onemlidir, cunku secilecek yolun bizi goturecegi yer beklenti mizden cok farkli olabilir. Pasif nihilizmde nihilizmin ustesinden gelmekten ziyade, reaktif guclerin pasif bir sekilde yavas yavas solmasi soz konusudur. Pasif nihilizm, ruhun gucunun geri cekilmesi anlaminda nihilizmdir. Bu anlamna nihilizm, degerlerin yoklugunun kotumser bir yaklasimla benimsenmesidir. Heidegger'e gore, degerlerin degersizlesmesinden kaynaklanan kotumserlik, nihilizmin ilkel bicimine denk gelir. Bu ilkel bicimin otesinde yer alan tamamlanmis nihilizm ise, yeni degerler icin bir karsi hareket anlamina gelir. Tamamlanmis nihilizm, Nietzsche'nin ruhun guclenmesinin bir isareti olarak kamadigi aktif nihilizmdr. Aktif nihilizmin amaci, "ahlakin ve nihilizmin otesinde degerlerin yeniden degerlendirildigi ve insanin aktif guclerini butunuyle hayata hakim kildigi yeni bir yol bulma gerekliligidir. Aktif nihilizm kavramsallastirmasi Nietzsche'nin de bir anlamda nihilizmin asilmasina, yani degersizlesen degerlerin yerine yeni degerlerin yaratilmasinin gerekliligine isaret eder." (Kucukalp, A.g.e.: 22-23)

Elbette, Nietzsche'nin onerdigi ustinsan ogretisinin ve onunla iliskili nosyonlarin bazi celiskileri olabilir. Bazi dusunurler, Zerdust'un asla bir ustinsan varolmamistir, sozunun ebedi tekerrur baglaminda dusunuldugunde, asla bir ustinsan varolamayacagi anlamina geldigini ve Zerdust'un bunu itiraf etmesi gerektigini savunmaktadir. Ancak ustinsan ogretisi tum nosyonlariyla bir butun olarak degerlendirildiginde bu elestirinin cevabi bulunabilecektir. Bazi dusunurler de evrensel olarak hicbir seyin baglayiciliginin kalmadigi nihilizm caginda bir filozof olarak Nietzsche'nin hangi yetkiyle bir yasa koyucu olarak konusup, insanlari yeni degerler yaratmaya yonlendirdigini sormaktadir. Nietzsche'nin buna cevabi, herkes ve hic kimse icin yazma ogretisiyle yazdiklarmi belirsiz bir gelecege yonlendirmekte oldugudur. Nietzsche'nin yazdiklarinda en cok tartisilanlardan biri de; her seyin bir yorum oldugu sozudur. Eger her sey bir yorumdan ibaretse kacinilmaz olarak bu sozun kendisi ve Nietzsche'nin soyledigi her sey de bir yorum olmak durumundadir.

Ancak tum bunlara karsm sunu soyleyebiliriz ki bazi celiskili gibi gorunen yanlarina ragmen Nietzsche'nin ogretisi gelecege donuk bir umut olma ozelligini barindirmaktadir. Icinde bulundugumuz durumun dogru bir sekilde kavranmasi cozume ulasma adina onemli bir adimdir. Bu baglamda dusunuldugunde calismamn asil hedeflerinden birinin de cozume yonelik ilk adimin atilmasina katkida bulunmak oldugu soylenebilir. Bugun, dunyamiz buraya kadar anlatilan toplum, kultur ve insan tiplerini net bir sekilde yansitmaktadir. Bu baglamda, Mestrovic'in duygu oteci tipi, Riesman'in oteki yonelimli tipi, Durkheim'in anomik tipi ve Veblen'in gosterisci tipi, yani 'son insan', gunumuz dunyasmin onemli aktorleri konumundadir. Bu anlamda, kokeninin on dokuzuncu yuzyilda olduguna inandigimiz kulturel, toplumsal ve moral cokuntunun anlasilabilmesi ve beklide asilabilmesi icin Nietzsche'nin ustinsan ogretisi bize isik tutmaktadir. Bu kisa calismayi bu baglamda degerlendirmek yerinde olacaktir.

Kaynakca

Arendt, Hannah Gecmisle Gelecek Arasinda, Cev:Bahadir Sina Sener, Iletisim Y., Istanbul-1996

Baudelaire, Charles Modern Hayatin Ressami, Cbv: Ali Berktay, Iletisim Y., Istanbul-2003

Ekinci, Hediye "Buyuk Ogle" , Kaygi Felsefe Dergisi, Uludag Lhiversitesi Felsefe Toplulugu, Bahar -2002

Heidegger, Martin Nietzsche'nin Tanri Oldu Sozu Ve Dunya Resimleri Cagi, Cev: Levent Ozsar, Asa K., Bursa-2001

Kucuradi, loanna Nietzsche Ve Insan, Turkiye Felsefe Kurumu Y., Ankara-1999

Kucukalp, Kasim,Nietzsche ve Postmodernizm,Paradigma Y jstanbul-2003

Mestrovic,S. G. The Coming Fin De Siecle,London And Newyork Routledege,1991

Nehemas,Alexander Edebiyat Olarak Hayat, Cbv: Cem Soydemir, Ayrinti Y., Istanbul-1999

Nietzsche, Friedrich Zerdust Boyle Diyordu, Cbv: Osman Derinsu,Varlik Y.,Istanbul-1999

Nietzsche, Friedrich Aforizmalar, Cev: Ali Akdeniz, Babil Y., Istanbul-2003

Paz,Octavio Sur ve Modernite, Cbv:Nilgun Tutal, Modernite Versus Postmodernite icinde,Vadi Y.,Ankara-2000

Pearson, Keith Ansell Kusursuz Nihilist, Cbv: Cem Soydemir, Ayrinti Y., Isanbul-1998

Rigel, Nurdogan "Slavoj Zizek", Kadife Karanlik icinde,Su Y., Istanbul-2003

Saribay, Ali Yasar "Fin De Siecle 2000" Bilgi Ve Dusunce Dergisi,Sayi:Ekim-2002

Saribay, Ali Yasar "Postmodem Dinsel Anomi' Islamiyat V,Sayi:4,2002

Wagner, Peter Modernligin Sosyolojisi,(,bv: Mehmet Kucuk, Doruk Y., Ankara-2003

Gokhan KOKTURK Yaksek Lisans Mezunu, Kamu Yonetimi, Iktisadi Ve Idari Bilimler Fakaltesi, Uludag thiversitesi, Bursa, Tarkiye gokhankok turk80@hotmail.com, Tel:(506)5958962
联系我们|关于我们|网站声明
国家哲学社会科学文献中心版权所有