Does the Treaty of Lisbon promise a more manageable European Union?/Lizbon Antlasmasi daha 'yonetilebilir' bir Avrupa Birligi vaad ediyor mu?
Genc, Savas
Giris ve Teorik Cerceve
Avrupa Birligi (AB) nicin reform yapma ihtiyaci hissetti? Sovyetler Birligi'nin golgesinden kurtulan dogu Avrupa ulkelerine kapilarini acarak cok hizli bir genisleme sureci yasayan AB'nin elestirilen ve aksayan yonlerinin listesi aslinda bir hayli uzun. Bugune kadar Entegrasyon Teorileri isiginda Avrupa butunlesmesi ve genislemesi cercevesinde izah edilebilen bu sorunlar iki temel konuda incelenebilir: hizli genisleme sureci sonrasinda islevsizlesmeye baslayan karar alma mekanizmasi ve demokratiklesme sorunlari.(Hooghe and Marks, 2001) Aslinda 'Shuman Plani'nin da ongordugu gibi, AB siyasi amaca tamamen politik olmayan ve mal ekonomisine dayali bir anlayisla ulasmayi hedeflemisti. Onceliklerini bu temel doktrin etrafinda kosullandiran AB, karar verme surecinde kendine has burokratik ve teknokratik yapilanmasindan istifade etmeyi tercih etti. (Gerhard, 1998) Gelinen noktada Avrupa Ekonomik Toplulugu (AET) ve Avrupa Toplulugu'nun (AT) genislemeler sonrasinda yasamaya basladigi mesruiyet krizinin AB tarafindan daha fazla ertelenemeyecegine kanaat getirildi. Karmasik AB yapisi icinde Milli devletlerin siyasi faaliyet sahalari birer birer AB'ye gectikce, yarim milyara yaklasan yeni yapisi ile birlik, hukumranlik haklarmin karsisma buyuk bir sorun olarak ciktigini cok net bir sekilde gormustur.
Anayasa krizi sonrasinda Roma antlasmasinin 50. yildonumu (25 Mart 2007) Avrupa Birligi ozelinde kurucu, genelde ise tum uyeleri icin gecmise yonelik bir muhasebe ve gelecege yonelik bir stratejik degerlendirme toplantisina donustu. Kurulus asamasinda Amerika Birlesik Devletleri (ABD) gibi uluslar-ustu (supra-national) bir siyasi olusumu hedefleyen Avrupa liderleri 90'li yillarda vuku bulan jeopolitik degisimler akabinde enerjilerini daha cok AB'nin genislemesine harcadilar. Yakin gelecekte 30 uyeli bir birlik olmasi tartisilan AB'nin karar alma mekanizmasi ve demokratik isleyisini bu gercege gore cok katmanli olarak yeniden yapilandirmasi kacinilmazdi. (Bache and Flinders 2004) Ote yandan, siyasal aktivitenin mekani olarak ulus devletlerin geleneksel yonetimden uluslar-ustu birliklere ve uluslararasi organizasyonlara dogru gosterdigi yonelim dunya genelinde bir realite olarak gozlemlenmektedir. Avrupa Birligi de yukarida saydigimiz hamleleri ile bu gelismelerin disinda kalmamistir. Genisleme politikalarmi on plana cikartarak siyasal ve ekonomik entegrasyon sureclerini sekteye ugratma pahasina nufuz ve dolayisi ile 'yonetim' alamni genisletmeyi tercih etmistir. Gelinen noktada bircok siyaset bilimci, AB'yi "post modern yonetim sistemin paradigmatik bir ornegi" olarak gorme egilimindedir. (Magnette, 2001) Avrupa Konseyi, -Komisyonu ve Parlamentosu arasinda gidip gelen dinamikleri ile kendine has bir karar alma sureci gelistiren AB'nin bu 'orijinal' konumu literaturde demokrasinin Avrupalasmasi (Europeanization of the Democracy) olarak nitelendirilmektedir. (Schmidt 2006, pp.670-691) Vivien Schmidt bu baglamda AB icin yaricogulcu (semi-pluralist) tabirini kullanirken milli-devletlerin bu kompleks yapi icinde farkh ilgileri golgesinde sekillenmeye cahsan AB siyasa-surecini (polcy-making) ve karar alma mekanizmasi icinde rol oynayan aktorlerin degisken konumlarmi tasvir etmektedir. Yari-cogulcu tabiri Schmidt'e gore de Bruksel'in icinde bulundugu durumu izah etmekte sorunlu gorunse de, parlamenter gelenekten istifade ederek olusturulmaya cahsilan bu yeni yapilanma kendi icinde gosterdigi degiskenlikle ancak bu sekilde izah edilebilmektedir.
Katrin Auel ve Arthur Benz parlamenter demokrasinin Avrupalasmasi (The Europeanisation of Parliamentary Democracy) kita binda ise olaya ters acidan bakarak caprazulusal deneysel arastirma (cross-national empirical research) ile uye ulkelerin parlamenter sistem geleneklerinin AB icinde nasil bir etkilesim gosterdigini ortaya koymaktadir. Parlamenter gelenek icinde hareket etmek isteyen Briiksel karar alma mekanizmasi icinde hareket alam tanimadigi AP sebebi He elestirilirken, federal ve ulusal parlamentolarin AP karsisinda yakin gelecekte nasil bir konum belirleyebileceklerini tartismislardir.
Avrupa Birligi'nin uygulamis oldugu genisleme politikalariyla ve revize edemedigi demokratik yapisi He gittikce karmasik, seffaf olmayan bir sistem haline gelmistir. AB'nin icinde bulundugu durum, Bruksel'in hedefleri He birlikte problemlerinin de buyumesi neticesinde kurumlarm bastan asagi sorgulanmaya baslamasma sebebiyet vermistir. Bu makale AB'nin icinde bulundugu bu sorunlari gidermek icin ortaya koymaya cahstigi yontem ve tercihlerini anayasa tartismalan ve en nihayetinde Lizbon antlasmasi zaviyesinde incelerken uzak gelecek perspektifini irdeleme kaygisi gutmemistir.
Ozellikle doguya genisleme sureci sonrasinda 27 uyeli bir yapiya ulasan AB, kurumlari arasindaki iliskileri, bu kurumlarin AB vatandaslariyla kurduklari irtibati yeniden yapilandinnak istedigini gozlemliyoruz. Ornegin Avrupa Konseyinde artik kroniklesmeye baslayan vetolar, azinligin cogunlugu bloke etmesi AB'nin yonetme (governance) sorununu iyice hissettirirken, cogu zaman bu surec neticesinde ortaya cikan kararlar cok ciddi bir sekilde elestirilmektedir. Bruksel'in artik daha cok milli cikarlari dogrultusunda hareket eden uye ulkeleri, 'sark usulu pazarhklar' neticesinde, seffaf olmayan yontemlerle aldiklari kararlardan yakinan F.R. Pfetsch ve Stefan Koppl gibi siyaset bilimciler de Anayasa ile birlikte AB icinde reformdan yana tavirlarmi koydular. ( Frank, Die EU berdarf der Reform) AB'nin karar alma ve yonetme surecinde veto hakkina sahip Aktorler zamanla potansiyel bir karar alicidan, potansiyel bir bloke ediciye donustuler. Karar alma mekanizmasi yeterince seffaf olmadigi icin cogu zaman uye ulkeler AB icerisindeki icraatlarmin arkasinda durmak soyle dursun, almmasini kendilerinin talep ettikleri bircok karar neticesinde sucu bir bilinmezlik yumagi gibi gorunen AB' ye atabilmektedir. Dolayisi ile AB vatandaslari hayatlarini degistiren onemli kararlar neticesinde kimden hesap soracagini bilemektedir. Hatta anayasa krizinde oldugu gibi bazen ic politikalarinda ortaya cikan sorunlari, AB ekseninde hesaplasma yolunu tercih ederek Birlik cok ciddi bir sekilde yipratilmistir. Iste tara da bu sorunlardan dolayi AB sisteminin isleyisinin daha acik hale getirilmesi gerekli gorulmektedir. Dolayisi ile birligin baris, ekonomik buyume, istihdam ve sosyal adalet alanlarinda ulasmayi basardigi genel hedeflerine ragmen, ayni basariyi demokratiklesme, siyasal temsil ve yonetilebilir olma yolunda da gosterebildigini soyleyemeyiz.(Horeth/ Kuhnhardt/Janowski, 2005) Yukarida eksikliklerini ifade ederek AB adina buyuk zafiyetler olusturdugunu soyledigimiz konular ozetle aragidaki terimler ile siniflandirilarak bu makalede su sekilde anlasilmaktadir:
* Katilim (Participation):
AB kurulus asamasmdan bugune gelinen sure iginde halkin sisteme ve gelismelere direkt katilimi minimum duzeyde tutulmustur. Iginde olmadigi bir surece inancim yitiren AB vatandaslari en azindan temsili olarak Avrupa Parlamentosu (AP) ile daha aktif bir sekilde karar alma mekanizmasi iginde olmalidir.
* Hesap verebilirlik
(Accountability):
Yasama ve yurutme sureglerindeki rollerin agik hale getirilmeleri gerekmektedir. Her bir AB kurumunun yasa ma ve yurutme sistemi igerisinde ne yaptiginin netlestirilmesi ve inisiyatif ve temsil alanlarmin yeniden belirlenmesi gerekmektedir.
* Aciklik (Transparency):
Doguya genisleme sureci neticesinde daha kompleks bir yapiya kavusan Bruksel kararlarda rol alan aktorleri netlestirmeli ve karar alma surecini basitlestirerek kontrol edilme sansmi artirmalidir.
* Etkinlik (Efficiency):
Daha guglu bir gelecek perspektifi gizmesi gereken AB bu baglamda gegmis tecrubelerinden istifade ederek dogru zamanlama ile dogru politikalar uretmelidir. Cogu zaman oncelikli hedeflerini belirlemede zorluk geken birlik temsil guciinu artinnasi ile bu sorununa da gozum bulabilir.
Simdilik Irlanda'da referandum engeline takilan Lizbon Antlasmasi yururluge girdiginde daha etkin, demokratik ve katilimci bir AB olusmasma hizmet edebilecek mi? Alinan somut kararlar AB'nin isleyisini ve halkin birlige bakismi ne kadar degistirebilecek? Bu gibi onemli sorulari net bir sekilde mukayese edebilmek adma Lizbon Antlasmasi'mn getirdigi yenilikler farkh bir paragrafta, bu yeniliklerin ne anlama geldigi, uygulanabilirlilikleri ve AB'nin ihtiyaglarina cevap verip veremeyecekleri ise bir baska baslik altinda irdelenmistir. AB'nin iginden gegtigi 'reform sureci' suphesiz kendi uyeleri ve ig dinamiklerini oldugu kadar Turkiye'yi de yakindan ilgilendirmektedir. Makalenin son bolumunde ise kisaca reform surecinin Ankara uzerinde olusturabilecegi olasi etkiler ve degisiklikler ele almmistir.
Turkce literaturde Iktisadi Kalkinma Vakfi'nin (IKV) Zeynep Ozler, Can Mindek ve Fulya Batur ile gikarttigi rapor ve Ulusla rarasi Stratejik Arastirmalar Kurumu (USAK) uzmam Dog Dr. Mehmet Ozcan'in antlasmaya getirdigi kritik yorum (Ozcan, 2007)haricinde Lizbon Antlasmasi ve Anayasa tartismalari surecinin AB'nin demokratiklesmesine getirmesi muhtemel acilimlanni irdeleyen bir gahsma bulunmamaktadir. Avrupa'da ise konu oncelikle Andreas Hofmann ve Prof. Dr. Wolfgang Wessels makalelerinde (Hofmann and Wessels) daha gok hukuki bir metin olarak detayli bir sekilde incelenirken konu bir gok bilimsel dergide ozel sayi kapsaminda (International Policy Analysis May/2008--Stifftung Wissenschft und Politik SWP 2008/3) detayli bir sekilde degerlendirilmistir. Jo Leinen Friedrich Ebert Vakfi adma yaptigi detayli arastirmasinda ise Reform surecinde AB halki ve kurumlari adina elde edilen kazanimlari sivil toplum perspektifinden yorumlamistir.
Anayasa ve Reformlar'in AB Icin Anlami
Anayasalarin temel hedefleri toplumlari ortak paydalarda bulusturmak, yonetilebilir bir sistem kurgulamak ve halkin idare hu susunda beklentilerini karsilamaktir. Bu cercevede anayasalar ayni zamana yonetimde guc dagilimini ve yasama yontemlerinin temel tanimlarini da belirlerken hukuk devletinin nasil anlasilmasi gerektigini de tarif eder. Batili anayasalar kitlelerin degisen demokratik taleplerini sinirlamaktan ziyade bireylerin sisteme olan bagliliklarini pekistiren "ortak anlayisin" degiskenligine musaade etmektedir. tblu Alman anayasa profesoru Dieter Suhr bu durumu iki temel kavramla ozetler: "bilincli anayasa" ve "toplumsal anayasa". Boyle bir tanim yapmamizin sebebi, hangi ulke, federasyon, konfederasyon ya da AB gibi uluslar-ustu bir yapilanma icin yapilirsa yapilsin anayasalarin temel ve genel kabul gormus ozellikleri olmalidir.
Anayasa referandum surecini yasarken AB'yi karar verme asamasinda bir yol ayrimina girdigini gozlemledik. Alti kurucu uye icin teskilatlandirilmis AB kurumlari ve hukuki, siyasal ve ekonomik altyapismin tam bel kere katlanarak buyumus bir birlige yetmedigi anlasilmistir. Hukumranlik haklari ve karar verme mekanizmalari da surekli tartisilan AB once ne oldugunu, daha sonra ne olmak istedigini ve en sonunda da belirledigi yakin ve uzak hedeflere nasil ilerleyecegini anayasa tartismalari zaviyesinde ortaya koymaya calisti. Bu noktada birlik uyeleri ve liderlerin onune cikan temel soru: AB'nin iktisadi bir birlik olarak hedef kucultme pahasina yoluna devam etmesi ya da siyasi bir oyuncu olarak 'global bir aktor' olma hedefine yonelmesi secenekleri bulunmaktadir. Bu kararlar akabinde ise birlik icin yontem tartismalari da farkli bir onem arz etmektedir. Birlik liberal ve acik politikalarla mi yoksa sosyal devlet anlayismi benimseyen bir tutum icinde mi hedeflerine yonelmelidir?
Henuz anayasa taslaginin hazirlandigi esnada birlik icinde boylesi buyuk bir degisime hazir olmayanlar, hazirlanan metne AB Anayasasi demekten kendilerini imtina ederek bu terim yerine "AB icin anayasa antlasmasi" ibaresini kullandilar. Henuz yolun basinda endise ve tedirginliklerle yola cikan liderler kisa zaman icinde kendi halklarindan da AB anayasasi hususunda ayni tepkileri aldilar. Ve netice itibari ile gelinen nokta gercektende bir anayasa degil de yeni bir anlasma oldu. Hem de ilk ismini cagristiran nitelikte anayasanin one cikan maddelerini yeniden sekillendiren "Lizbon Antlasmasi".
Anayasanin konuslandirmaya calistigi en onemli reform birligin siyasi makamlar tarafindan daha ciddi ve net bir sekilde tem sil edilmesini saglamakti. AB bakkanligi ve disisleri bakanligi temsilciligini dis politikada bir enstruman olarak kullanmak isteyen AB liderleri anayasanin kabul edilme ihtimalini birligin gelecegi adina bir mihenk tasi olarak degerlendirdiler. AB kamuoyunda ise Anayasa uc onemli ana konu ustunde tartisildi:
* AB"nin siyasal sisteminin yapilandirilmasi,
* Ekonomideki sosyal ve liberal dengeler,
* Anayasa metninde zikredilen dini referanslar.
Genelde AB'nin yakin ve uzak gelecekteki genisleme politikasinin, ozelde ise Turkiye'nin muhtemel tam uyeliginin anayasa surecinde muhalif gruplar tarafindan malzeme olarak kullanildigi da gozlemlenmistir. Bu tartismalar ustunden Anayasa da AB'nin kimliginin tanimlanmasini isteyen ve Papanin da baskilari ile Hiristiyanligin bu temellere en buyuk referans teskil ettigini iddia edenler ise sekuler Avrupalilar karsisinda geri adim atmak zorunda kaldilar. Buyuk ugrasilara ragmen anayasa metinlerine Hiristiyanlik ile alakali tek bir ibare bile koyamayan muhafazakar birlik uyeleri kulturel ve humanist degerlerden alintilarla yetinmek zorunda kaldilar. (European values and identity)
AB'de Demokratik Temsil Zafiyeti
Romanya ve Bulgaristan'in katilimi ile 27 uyeli bir birlige donusen AB 500 milyon nufus ve Atlantik'ten Karadeniz'e kadar genisleyen cografi sinirlari ile yajadigi dogal surec icinde kuresel bir guc olma yolunda ilerliyor. 50 yila yakin bir sure 10 ulkeden daha az uyeli olan AB son dort sene icinde yeni 12 uyeye kapilanni acti. Bu sure icinde uye sayisi artiran AB'nin kurum ve yonetim birimlerinin de yetkileri kismen artirildi ve zaman icinde kannasik bir yapiya kavustu. Yaklasik 30 sene boyunca Roma Antlasmasi ve bu antlasmaya bagli prensiplerle yonetilen AB bu zaman dilimi icinde yasanan buyume ve genisleme neticesinde tam dort kere Roma Antlasmasi'nda bazi yenilemeler yapmak zorunda kalmisti. (Hix, 2007)
Uluslararasi sistem icinde yeni bir tecrube olan AB'nin yasadigi bu ilgi cekici genisleme ve buyume surecinde bir soru surek li yanitini arayip durdu; AB nedir? Bir devlet mi, bir super devlet mi, federal bir yapi mi; yoksa milli parlamentolarini koruyan uluslar ustu (supra-national) bir yapi mi? Bu liste farkli varyasyonlan ile uzatilabilir. Sorunun yanitini tersten hareket ederek AB'nin ne olmadigini tespit ederek daha net ve dogru bir sekilde bulabiliriz. AB bu hali ile kesinlikle bir devlet degildir. Dolayisi ile dev' let olmayan bir yapi super devlet de olamaz. Devlet ozeligini tasimayan bir yapi icin federal, konfederal ya da bu tasvir icinde farkli bir devlet yakistirmasi da yapamayiz. Tam olarak AB'nin ne anlama geldigini ve islevlerini tasvir edemeyen uluslararasi ve uluslar-ustu kooperasyon da ici doldurulamamis bir terim olarak karsimizda duruyor. Sonuc olarak AB bagimsiz devletlerden mutesekkil bir uluslararasi cok ortakli organizasyon olmakla birlikte bircok alanda da egemenliklerin Bruksel'e devredildigi uluslar ustu bir yapilanmadir. (Gusy 1998, pp.267-281) AB icin tasarlanan anayasa ise bu kurumun tanimini yapmaktan ziyade devlet iktidari ve idaresinin bu organizasyon tarafindan nasil ikame edilecegini ve bu gucun hangi yontemlerle uygulanacagini belirleyecekti. Diger bir deyisle AB'nin etkinligi ve mesruiyetinin cercevesi anayasanin hayata gecirilmesi ile yeniden cizilmeye calisildi.
Tarihi gelisim surecini gozlemledigimizde AB'nin elitist bir hareket oldugunu ifade edebiliriz. Halkin AB'nin olusumu ve karar alma sureclerinde cok buyuk etkisi olmayisi baslangicta bu tarihi projenin ustune golge dusurmese de katilimci demokrasinin belli bir noktadan sonra AB olusumu icinde devreye girmesi gerekmektedir. Uzun zamandir AB'nin elitist ve teknokrat yapisi AB uzmanlari Avrupali dusunur ve siyaset bilimcileri tarafindan zaten elestiriliyordu.(Hix, 2007) AB projesi belli bir asamayi gectikten sonra cok daha demokrat bir yapiya kavusacagini vaat eden Avrupali liderler, halk ile bu elitist proje kapsaminda pek de irtibata gecmemek icin adeta el birligi ile ellerinden geleni yaptilar. AB'nin bu seckinci anlayisindan kaynaklanan mesruiyet problemi, karar verme surecinde birlik icindeki hiyerarside kendisini gostermektedir. Secilmis AP alinan kararlarda surekli Avrupa Birligi Konseyi ve Avrupa Komisyonunun golgesinde kalmaktadir.
Mevcut yapi ve karar alma mekanizmasi icinde AB mesruiyetini AP icin yapilan secimlerden ziyade milli parlamentolar icin uye ulkelerde yapilan genel secimlerden almaktadir. Nitekim tum onemli zirvelerde ve AB icindeki yapilanmada son sozu uye ulke liderleri ve bakanlari soylemektedir. (Pasquino 2002) Mesruiyet sorunu AB gecmisinde entegrasyon hususunda yasanan en ciddi ve ilk kriz olarak tarihe gecmistir. Haziran 1965'te yururluge giren ve AET antlasmasinca karar alma surecini belirleyen uygulama, Fransa'nin tarim destek programlari tartismasi esnasinda, yine AET organlarindan cekilmesi ile protesto edilmis ve nihayet Ocak 1966 "Luksemburg Uzlasmasi" sayesinde degistirilerek onemli kararlarm oybirligi He alinmasi hususunda anlasilmistir. (Bettina, 2005)
Gelinen noktada kapali kapilar ardinda ve seffaf olmayan pazarliklarla yuriitulen karar alma surecinin (decision making process) 27 uyeli Bruksel icin artik yetersiz kaldigi gozlemlenmektedir. Siyasal kararlarin seffaf ve demokratik bir ortamda alinmayip, kontrol mekanizmasinin yeterince isletilememesi ve alinan kararlarm tam sorumlularinin belli olmayisi bu mekanizmanin temel prensiplerden yoksun isledigini gostermektedir. Ornegin AB icin secilmemis bir organ olan Avrupa Komisyonu en onemli kararlarin altina imza atarken secilmis organ AP artan is yiikune oranla gucunde bir degisiklik olmamistir. AP secimlerdne ilgi gostermeyen AB vatandaslarmin cogu zaman sadece ic politik mulahazalar ustune kurgulanan secim atmosferi ile Bruksel'e temsilci gondermeleri ise uzerinde durulmasi gereken ayri bir demokratik zafiyettir. ( Bettina 2005)
Sonuc olarak AB karar alma surecinin demokratik legitimasyon sorunlan oldugu asikdrdir. Halk tarafindan secilen temsilcile rin sistem ustundeki dusuk etkisinin yaninda dolayli-demokratik temsilci olarak sayilabilecek Avrupa Konseyi ve Komisyonunun karar verme asamasinda son sozu soylediklerini gozlemliyoruz. Bu iki guclu organin en buyuk handikaplari ise AB icinde kurgulanmis olan Komisyon, Konsey, Avrupa Adalet Divani ve cok sayida uzman ve danisman heyetlerinden mutesekkil bir labirent icinden siyrilarak karar almak zorunda oluslaridir. Wood and Quaisser 2008)
Anayasa Projesi ve Krizi
Briiksel icin adeta bir yol haritasi cizen AB konseyi 2001 yilimn Aralik ayinda 'AB'nin Gelecegi baslikli bir rapor yayinla di. Birligin daha demokratik, islevsel, burokrasiden armdirilmis ve cogulcu yapiya kavusmasi icin 'birlik anayasasinin' olusturulmasinin gerekliligi ilk defa bu raporda belirtildi. (CEECs to participate in debate on future of EU) Bu rapor sonrasinda birlik hukiimetleri ve parlamenterleri (2001 yilinda henuz) aday statusunde olan ulkeleri de (Romanya, Bulgaristan ve Turkiye) aralarma alarak genisletilmis istisarelerde bulundular. 20 Haziran 2003'e kadar suren arastirmalar neticesinde AB hukukunun temel dayanagi olacak bir anayasa metninin ilk taslagi Selanik zirvesinde birlik uyelerine sunuldu. (Streinz/ Ohler/ Herrmann 2005) 'Avrupa Anayasasi Taslak Metni basligi ile adlandirilan bu metinde ilk hata anayasa sozcugu kullanilmak sureti ile semantik olarak yapilmisti. Aralik 2003 Roma zirvesinde taslak metin uzerinde anlasamayan AB liderleri ilk defa Haziran 2004'te birligin siyasi ve hukuki isleyisini yeniden duzenleyecek olan bu onemli taslak metin ustunde hemfikir oldular. 12 Ocak 2005 tarihinde Avrupa Parlamentosunda oylanan anayasa metni birlik uyeleri halklarmin begenisine sunulmak uzere uzun ince bir yola cikti. Liderlerin bircogu milli anayasalari geregi AB anayasasi metnini derhal referandum ile halklannin oniine koyarken basta Almanya olmak uzere bazi ulkeler anayasasi kendi milli parlamentolarinda gorusme karaai aldilar.
Anayasa tartismalari akabinde varilan noktada mevcut yapisi ile AB'ni farkli hedefiere yol alan, toplumlar ve devletler ekseninden mutesekkil iki aktor olarak degerlendirilebiliriz. 18 Haziran 2004 tarihinde AB komisyonunda taslak metin olarak kabul edilen ve 29 Ekim 2004 tarihinde Romasda birlik uyesi ulke liderleri tarafindan buyuk bir gururla imzalanan AB anayasa metni, yapilan referandumlar neticesinde once 29 Mayis 2005 de Fransa daha sonra ise 1 Haziran 2005 tarihinde Hollanda halklan tarafindan reddedildi.
Yukarida iddia ettigimiz bu iki eksenli durus aslinda AB'nin varolus gerekcelerinin sorgulandigi ve siddetli tartismalara da sebe biyet veren anayasa referandumlari oncesinde kendisini 12 Ocak 2005 de AP' de yansitmisti. Karar alma surecinde kendi konumunu guclendirmesine ragmen, AP net bir tavirla AB Anayasasi teklifini 500 ret, 137 kabul ve 40 cekimser oy ile kabul etmemisti.
Anayasa Qkmazmdan, Periyodik Revizyona
AB anayasa girisiminin oncelikli hedefleri arasinda birligini daha demokratik, cogulcu, katilimci hale getirerek karar alma mekanizmasimn ve temsil gucunun guclendirilmesi bulunmaktaydi. Birlik uyesi devlet baskanlannin bu onemli hedefleri ic politik kaygilar nedeni ile halklarma yeterince anlatamamis olusu, genisleme surecinin getirdigi yeni sorunlar ve maddi kulfetler neticesinde AB anayasasi projesi halk destegi alarak gerceklestirilememistir. Anayasasmin halk tarafindan reddedilisi akabinde bir acmaz icine giren ve bu donem icinde reel politika adina hemen hicbir ley uretemeyen birlik, 1 Ocak 2007 tarihi itibari ile donum baskanhgmi devralan Almanya sansolyesi Angela Merkel'in girisimleri He bu soktan cikmak icin kendisine bir yol haritasi cizmeye karar verdi.(MEPs hail Merkel's Reform Treaty success)
Tartisilanm aksine AB anayasasinin aslinda iceriginden ziyade birlik uyesi devletlerin toplumlarmin kendi ulkelerinde kotuye giden siyasi ve ekonomik gelismeler, kuresellesmenin negatif yuzune verilen tepki, AB'nin elitist durusu hatta Turkiye ye verilen tam uyelik perspektifi akabinde baslatilan muzakereler neticesinde reddedildigi soylenebilir. AB'nin cok daha etkin ve seffaf bir sekilde yonetilmesini saglayacak bir anayasamn, yukarida sayilan gerekceler He reddedilmis olusu Bruksel'i caresiz, tekrar periyodik bir yenilenme He de olsa yoluna devam etme kaaaai He bas basa birakmistir. (Open Europe, 2007)
AB anayasasinin reddedilmesi anayasa taslak metni dismdaki etkenlerde aransa da Hollanda ve Fransa halklarmin olumsuz ka rarlari akabinde birlik kendi icinde tarihi bir donusumun alt yapisim farkh bir zeminde tartismaya baslamistir. 1 Ocak 2007 tarihinde Romanya ve Bulgaristan in da birlige tam uye olmasi He 27 uyeye kavusan AB'nin tam 18 uyesi daha once farkh yontemlerle AB anayasasim onaylamisti. (27) Diger bir degerlendirme ile AB nufusunun yariya yakinin yasadigi ulkelerde anayasa bir sekilde pozitif oylarla oylanmistir. Fransa ve Hollanda akabinde ise Estonya ve Finlandiya da ret veren ulkeler kervanina katilarak birlik anayasasim bloke etmeyi basarmislardi. Ingiltere ise yasanan olumsuzluklar akabinde anayasa oylamasini belirsiz bir tarihe erteleyerek birlik icinde vuku bulan gelismeleri adeta disaridan izlemeyi yeglemistir. Bu bolunmus ve kararsiz tablo aslina AB anayasasi icin bir cikmaz sokaktan baska hicbir sey ifade etmemekteydi. Aslinda isin icinden cikilmaz bu durum bile AB'nin saglam temellere oturtulmus demokratik ve katilimci bir anayasaya ne kadar da ihtiyaci oldugunu cok net bir sekilde gostermektedir. (Canbolat, 2007)
AB uyeleri liderlerin buyuk bir kesimi Fransa ve Hollandasnin anayasa oylamasma verdikleri ret yaniti akabinde bu projenin sonlandigini kabul ettiler. Oylama neticesinde ret veren ulkeler AB anayasasini ic politik bir malzeme olmaktan kurtarmak icin anayasa konusunu rafa kaldirirken, diger ulkeler ve yeni uyeler ise ic siyasi dengeleri goz onunde bulundurarak kendilerine gore stratejiler belirlediler. Problemleri gormezlikten gelerek kendi yollarmi bloke edeceklerini anlayan AB liderleri anayasa calismalarini rolantiye alarak gundemden dusurmeme kararinda hemfikir oldular.(Heeger, 2007)
Lizbon Antlasmasi ya da 'hnitasyon Anayasacik' ?
Daha once birlik icin tarihi donum noktalari olan Roma, Maastricht, Amsterdam, Nice Antlasmalari gecerliliklerini surdurur ken yapilan 21.06.2007 tarihli zirve akabinde anayasanin yerine ikame ettirilmeye calisilan "Reform (Lizbon) Antlasmasi" (28) uzlasisi AB icin bir baska onemli donum noktasi olarak tarihe gecti. Donem Baskani olarak Almanya sansolyesi Angela Merkel kriz olusturabilecek taleplere ragmen AB'yi tarihi bir zirve felaketinin kenarindan dondurerek, 2009 yilinda yururluge girmesi planlanan yeni AB antlasmasinin sekillendirilecegi hukumetler arasi konferans icin uye ulkelerden yetki aldi. Avrupa Anayasasi nin referandumlarla reddedilmesi ardindan iki yildir devam eden belirsizlik sonrasinda, Avrupa Birligi'nde yapilacak reformlar ve yol haritasi bu son uzlasmayla netlesmis oldu.
2007 Haziran zirvesine damgasini vuran Refonn Antlasmasi birlik icinde bircok degisikligi gundeme getirirken, onaylanmasi ve referandumlari ile siyasi bir krize donusen AB anayasasi defteri de periyodik yeni bir revizyon ile kapatilmis oldu. Birlik anayasasi adina yasanan talihsizlikler akabinde tam yedi yil suren refonn tartismalari surecini tamamlamak icin ugrasan Bruksel zorunlu olmadigi surece (uye ulkelerin anayasalari hukuken el vermesi durumunda) bu antlasmayi referandumlara goturmeme prensibini benimsedi. Bircok ulke tarafindan anayasa taslagi daha once yapilan halk ve parlamento oylamalari neticesinde kabul gormus olusu nedeni ile anayasa'nin hedefledigi bircok refonn fazla degistirilmeden Lizbon Antlasmasi cercevesinde yeniden gundeme getirildi. Dolayisi ile Avrupa Anayasasi kavramindan tamamen vazgecilmis olsa da, anayasa taslaginda gundeme getirilen reformlarin pek cogu bu yeni sozlesmede de yer aldi. Bruksefdeki zirvede vanlan anlasma uyarinca, kurulacak hukumetler arasi konferansin yilsonuna kadar bir taslak sozlesme hazirlamasi hedeflendi ve Portekiz'in donem baskanliginda Lizbon Antlasmasi imza toreni gerceklestirildi. (Gros and Kurpas 2008) AB liderleri, antlasmayi milli anayasalan geregi halk referandumuna goturmesi gereken ulkelerde bir aksaklik cikmamasi durumunda, yeni sozlesmenin 2009 yilinda yapilacak AP secimleri oncesinde yururlukte olmasini umarken Irlanda'da Lizbon Antlasmasi adina negatif bir netice ile gerceklesen halk referandumu bu tarihin gerceklesmesini adeta imkansiz kildi.
Lizbon Antlasmasmda Ne Gibi Yenilikler Var?
AB zirvesinde uzerinde uzlasma saglanan yeni AB antlasmasinin temel unsurlari ve yol haritasinda Hollanda'nin israriyla ge nislemeyle ilgili daha onceki AB zirvesi kararlarina yapilan atifla Kopenhag kriterleri de, dolayli olarak metne girdi. Bu girisim aslinda hemen hicbir seyi degistinniyor, boyle bir adim sadece Kopenhag kriterlerinin AB hukuku acisindan yasal dayanagini guclendirmis oldu.
Karar alma mekanizmasi icinde AP' nin yetkileri yeni antlasmada artirilirken 2014'ten itibaren Avrupa Komisyonu kucul tulecek ve lier uye ulkenin bir komisere sahip oldugu sistem tadil edilecek. Ayrica AB zirvesi kararinda, dis politikada tek seslilik icin "AB Disisleri ve Guvenlik Politikasi Yuksek Temsilcisi" atanmasi kabul edildi. AB disisleri bakanlari da artik birligin dis politikasini yurutecek, daha fazla butceye de sahip bir Yuksek Temsilcinin baskanliginda toplanacaklar. L3 ye ulkelerin disisleri bakanlarinin ustunde gorulecegi gerekcesiyle "AB Disisleri Bakani" atanmasina karsi cikan Ingiltere'nin endiselerini gidermek icin "Yuksek Temsilci" sifatiyla atanacak. Ote yandan 6 aylik donusumlu baskanlik sistemini kaldiran yeni antlasmayla birlikte getirilen daimi AB Bakkani, iki bucuk yillik donemler icin atanacak ve AB zirvelerine baskanlik edecek. Yeni Lizbon antlasmasiyla getirilen "ikili cogunluk sistemF olarak adlandirilan nitelikli oylama yontemi, uye ulkelerin, karar alabilmeleri icin ulke sayisi dikkate alindiginda yuzde 55 ve ulke nufuslari dikkate alindiginda yuzde 65 destek saglamalarini gerekli kiliyor.
2007 Haziran zirvesinde gundeme gelen maddeler cercevesinde Avrupa Birligi'nde gundeme gelecek yeni yasalar konu sunda ulusal parlamentolarin soz hakki artirilarak korunacak. Uye ulkelerin veto hakkini iceren sistem Birligin pek cok temel karar basliginda uygulanmayacak. (29) Avrupa yasalari, cerceve kanunla, AB duzenlemeleri ve talimatnameleri gibi kavramlar tek bir Avrupa devletini cagristirdigi icin bircok ulke tarafindan prensip olarak reddedilmeye baslanmisti. Birlik icindeki butunlugu korumak icin AB sembolleri ve marslarindan da vazgecilme karari ayni zamanda bu sebeple alindi. Tum bu gelismeler temelinde AB felsefesine ve halkin AB'nin ne olduguna yonelik sorulara yanit bulma cabalarina darbe vurmus olsa da, sikintili referandumlar akabinde gelinen nokta itibari ile 'makul bir cozum' secenegi olarak kabul edilmistir. Diger bir bakis acisi ile AB halklarinin birlke olan guvenlerini tazelemek icin atilmasi gerekli olan adimlar 2007 Haziran zirvesinde ivedilikle atilmistir. Anayasayi reddeden Hollanda ve Fransa ile birlikte bu projeye sicak bakmadiklarini her firsatta gosteren Ingiltere, Polonya ve Cek Cumhuriyeti halklan bu "makul cozum" ile tekrar AB gemisi icinde tutulmus ve gecmiste bu halklarin anayasaya sicak bakmamalari ve rahatsiz olduklari ayrintilar ciddiyetle dikkate alinmistir.
Haziran 2007 zirvesi akabinde kafalara takilan en onemli sorulardan bir tanesi liderler arasinda prensip olarak kabul edilen bu onemli refonnlann 27 ulkenin kabulu ile nasil hayata gecirilecegi sorusudur. Mevcut antlasmalara gore reform mahiyetindeki degisikliklerin 27 ulke tarafindan da onaylanmasi gerekiyor. Referandum ile yasanan aci tecrubeler akabinde bircok ulke degisiklikleri parlamentolarinda oylamaya goturduler, sadece anayasalari geregi referandum ile Lizbon Antlasmasini onaylamaya calisan irlanda hukumeti ise bu hususta basarili olamayarak yeni bir krize sebebiyet vermistir.
Hemen her AB ulkesinin antlasmanin kabulu yonunde kendisine has bir sureci var ve bu surec icinde kimi ulkelerdeki kannasik kurallar goz onunde bulunduruldugunda refonnlarin kisa sure icinde yururluge girmesini beklemek asin optimistlik olur. Halk referandumlarina gitmek zorunda olan Irlanda haricinde de cok kompleks yollardan ilerleyerek reformlari onaylatmak zorunda olan ulkeler de mevcut. Ornegin Belcika parlamentonun alt ve ust kanatlarindan onay aldiktan sonra eyalet parlamentolarinda da tek tek reformlari onaylatmak zorundadir. Surekli ic politika malzemesi yapilan AB politikalarinin reformlarin onaylanmasi surecinde de parlamentolarda ancak uzun ugrasi ve tartismalar neticesinde kabul edilecektir. Sonuc olarak gerceklestirilmesi dusunulen yapisal degisiklikler AB tarihinin en radikal degisim programini iceriyor. Bir yil gibi kisa bir sure icine bu kadar onemli ve icerikli bir degisimi AB 15 uyeli bir birlik iken bile tarihinde hic gerceklestiremedi. Tum bu karmasik ve uzun yol akabinde AB uyelerinin tamaminin yeni reformlari kendi ulkelerine onaylatma garantisi de ellerinde bulunmuyor. Bircok milli hukumet hala AB icin koalisyonlarla ya da iktidar olmaya ucu ucuna yetecek kadar milletvekili ile bulunuyor. Daha once Maastricht ve Nis Antlasmalari referandumlannda Danimarka'nin reddi ile yasanan kriz Irlanda'da gerceklestirilen referandum sonrasinda AB gundemini mesgul ediyor.(Noury and Roland 2007) Nitekim Lizbon Antlasmasi AB' nin ortak bir projesidir ve milli parlamentolarin kaderine ve sadece milli hukumetlerin sorumluluguna birakilmamalidir. Irlanda ile referandum antlasma surecini takip edecek bir istisare heyeti AB adina arabuluculuk gorevini ustlenebilir. Bu surecte halki arkasina alarak yoluna devain etmeyi hedefleyen bir AB cok daha yuksek bir motivasyon ile tasarladigi degisiklikleri yaparak birligin siyasal kimligini olustururken cok rahat hareket edebilir. Bu asamada 2009 AB secimleri de cok buyuk bir onem kazanabilir ve motive edilen secmenle birlikte katilim da artirilabilir. Bu olumlu tablonun yaninda sayet gereken ihtimam gosterilmezse Lizbon Antlasmasimn onaylanma sureci tetikleme etkisi yaparak 2009 secimleri oncesinde AB'yi tekrar siyasal bir krizin esigine getirebilir.
Demokratik Sorunlar Cozuldu ve Kriz Asildi Mi?
Lizbon Antlasmasi yururluge girdiginde AB icindeki karar alma mekanizmasi yukarida izah ettigimiz cercevede AB anayasa si ile getirilmeye calisan yenilikler kapsaminda yeniden duzenlenmistir. ( Jopp and Matl 2005) Lizbon Antlasmasi bir yandan AB icinde kurumlarin hareket alanlarini ve gorevlerini degistirerek onlari yeniden yapilandirmasi ile on plana cikarken diger yandan ise yeni temsil hedefleri ile birligin vizyonunu degistirmeyi hedefliyor.
Komisyonun kucultulerek iki bucuk yil sure ile gorev yapmasi planlanan AB Konsey Baskanligmm ikame edilmesi suphesiz Bruksel' in daha etkin yonetilmesi anlamina gelir. Bu degisim ile kurumsal temsil gucunu artiran AB uluslararasi arenadaki vizyonu adina cok onemli bir degisiklik gerceklestirdi. AB Konsey baskanligi suphesiz kendi alanlarindan sorumlu komiserler arasindaki koordinasyonu daha disiplinli bir sekilde duzenlerken gelecek perspektifli stratejik konularda tutarli politikalarin devamliligini saglayacaktir. Tum bu olumlu ve pozitif gelismelere ragmen unutulmamasi gereken son kararlarin yine uye ulkelerin hukumetleri tarafindan verilecegi gercegidir. Karar alma mekanizmasini daha etkin ve seffaf yapmasi beklenen "nitelikli oylama" yontemi sayesinde veto hakkmi pervazsizca kullanan ulkelerin onu kesilmis olacak. Teoride AB veto ve blokaj sorununu bu hamlesi ile cozmus gibi gorunse de gozden kacmamasi gereken cok ince bir ayrinti aslinda karar alma mekanizmasinin onunde buyuk bir soru isareti olarak duruyor. Her ne kadar "nitelikli cokluk" yontemi ile kapali kapilar ardinda alinan kararlarda ulkelerin veto hakki ellerinden alinmis gibi gorunse de, bazi oybirligi gerektiren konularda karar almak zorunda olan AB dolayli olarak yapilacak pazarliklarin mubatabi olabilir. Veto hakkmi nitelikli oylamalarda kullanamayacak ulkeler milli cikarlanni korumak icin, oybirligi gerektiren oylamalarda dusunduklerinin aksine hareket ederek pazarlik guclerini kullanmak sureti ile veto girisimlerinde bulunabilirler.
"Nitelikli oylama" prensibi ile AP'nin karar alma mekanizmasinda daha guclu rol oynamasi Lizbon Antlasmasinin demokrasi hanesine yazilacak onemli puanlardan bir tanesidir. Bu surec icinde muhtemelen AP' nin zamanla Konsey ve Komisyona karsi ozguvenini kazanacagini gozlemleyecegiz. Burada goz arch edilmemesi gereken bir onemli bir ayrinti ise bu kurumlari ve hareket alanlarini mukayese ederken kendi iclerindeki muhalefet odaklanni goz onunde bulundurarak her birini bagimsiz aktorler olarak kabul edemeyecegimiz gercegidir. Dolayisi ile milli parlamentolara verilen veto hakki da bu mantik dahilinde degerlendirilebilinir. Milli parlamentolara sembolik olarak verilen veto hakki, yasama sureclerinde sonucu etkileme sansi bulunmasa da etkin ve katilimci bir surecin desteklenmesi adina olumlu bir gelisme olarak yorumlanabilir.
Ozetle Lizbon Antlasmasi karar alma surecinde AB'ye statuko ile mukayese edildiginde demokrasi ve katilim adina ivme ka zandiracagi asikardir. Bu olumlu gelismelere ragmen hala AB ekseninde karar almanin milli parlamentolar ve hukumetler ile mukayese edildiginde cok daha fazla konsensuse muhtac oldugu soylenebilir. Nitekim antlasma akabinde alinacak yol zaman icinde AB' yi adim adim muzakere demokrasisinden cogulcu demokrasiye tasiyacaktir.
Lizbon Antlasmasi Turkiye'yi Nasil Etkiler?
Aralik 2007 zirvesinde Lizbon'da imzalanan antlasma oncelikle AB'nin karar alma mekanizmasini paralel olarak da 27 uye ye ulasan birligin daha verimli ve demokratik calismasmi hedeflemektedir. Anayasa taslagmin reddi asamasmda Turkiye'ye verilen AB tam uyelik perspektifinin muhalif gucler tarafindan ne denli sik kullanildigini dusunecek olursak, Lizbon Antlasmasi'nm AB-Turkiye iliskileri acisindan ne denli onemli oldugu da ortaya cikmaktadir.
AB icinde yolunda gitmeyen her gelismenin muzakerelerin surduruldugu Hirvatistan ve Turkiye gibi ulkeler acisindan negatif gelismeler oldugunu ifade edebiliriz. Anayasa tartismalari esnasinda cok ciddi bir sekilde yipratilmaya calisilan AB-Turkiye iliskileri Lizbon Antlasmasi surecinde de gundeme getirildi. Alman Hiristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) basta olmak uzere AB kendi ic sorunlari ile ugrasirken genislemeye vakit ve guc harcamamalidir cikislari surekli gundemde tutuldu. Ozelikle 'Aayasa referandumlari sendromu' sonrasinda Irlanda halkinin Lizbon Antlasmasini reddetmesi ve sorunun yakin gelecekte nasil cozulebilecegine dair en ufak bir emarenin gorunmuyor olusu Turkiye-AB iliskilerini negatif yonde etkileyebilir. Anayasa krizi akabinde vuku bulan gelismeler AB'nin reform surecinde nasil hareket edecegine dair cok kesif ipuclan vermeye basladi. Elitist baslayan bir projenin ne zaman halka inerek referandumlarla yola devam edebilecegini de gosteren bu surecin basarisi mutlaka Turkiye-AB iliskilerini de etkileyecektir. Reform surecinde ic politik dengelerin tahmin edilenden cok daha fazla belirleyici oldugunu gozlemlerken, Turkiye nin AB liderlerinin yani sira mutlaka AB kamuoyunu da arkasina alarak hareket etmek zorunda oldugunu soyleyebiliriz. Bu noktada Turkiye'ye en net destegin AB ust duzey burokratlanndan geldigini gozlemliyoruz. Basta AB Komisyonu'nun genislemeden sorumu uyesi Oli Rehn olmak uzere Komisyon Baskani Jose Manuel Barroso bu tartismali ve sorunlu durumun genisleme sureci ile alakali olmadigini savundular. (30)
AB'de 2014 yilindan itibaren uygulanmaya baslanacak, yeni oylama sistemi, nufusu kalabalik olan ulkelerin kararlardaki agir ligini ve 'veto' etme gucunu arttiriyor. 82 milyon nufusuyla Almanya, su anda birligin en fazla agirliga sahip olan ulkesi konumunda. Ancak Turkiye'nin onumuzdeki yillarda Almanya'mn nufusunu gecmesi bekleniyor. Turkiye'nin AB uyesi olmasi ile, ulkesi bir anda birligin en guclu ve kilit ulkesi haline getirecek. (Ozcan, 2006) Ote yandan, Ankara ile yurutulen tam uyelik muzakerelerine iliskin AB cephesinde bir gonulsuzluk de dikkatlerden kacmiyor. (Nuri, 2007, pp.62-73) Turkiye her seye ragmen hicbir olumsuz gelisme vuku bulmamis gibi ev odevini yerine getirecek mevcut olumsuzluklar haricinde kendi muhaliflerinin eline koz vermemeli.
Sonuc
AB ulkeleri vatandaslan icinde bulunduklari sartlarda kendilerini Bruksel'in kararlarindan ve bu kararlari alan kurumlardan mesafeli hissettikleri surece birlik gelecek perspektifi olusturmakta gucluk cekecektir. Bu baglamda entegrasyon, genisleme ve derinlesme politikalari hatta AB'nin cografi sinirlari gibi temel konular uzerine gerceklestirilen cok uzun sureli tartismalar akabinde bile somut bir karara varilmamaktadir. Artik kroniklesen bu tur yonetim sorunlarini asarak birligin hareket yetenegini artirmayi hedefleyen Lizbon Antlasmasi, Bruksel'in daha demokratik, etkili ve yonetilebilir bir yapiya kavusmasmi saglamaya calismaktadir. Bu acidan bakildiginda kuresellesmenin ve AB icindeki pratik isleyis sorunlarinin kacinilmaz kildigi Lizbon antlasmasimn Bruksel acisindan gecikme luksu bulunmamaktadir.
Her ne kadar yasamlan kotu tecrubeler sonrasinda Bruksel anayasa tabirini simdilik kullanmasa da, Lizbon Antlasmasi'nm ger ceklestinneyi hedefledigi kapsamli yenileme nedeni ile ayni gorevi ifa etmesi amaclanmistir. Lizbon Antlasmasi basarili olarak yururluge sokulamayan AB Anayasasmin gorevlerini ustlenmis, yapisal yenilikler kadar reform hedefleri de olan onemli bir antlas madir. Her ne kadar anayasanin referandumlar neticesinde reddedilerek yururluge sokulamamis olmasi AB adina cok OzucO bir gelisme olsa da birligin toparlanarak aym hedefler etrafinda kenetlenip Lizbon Antlasmasim sekillendirmesi Bruksel adina cok olumlu bir gelismedir.
Lizbon Antlasmasma yoneltilen onemli elestirilerin basinda, AB'nin bu girisimle "Super Devlet"e donusturulmek istendigi ve milli devletlerin yetki alanlarmin budandigi tezi gelmektedir. Lizbon antlasmasmda alinacak kararlarla aslinda milli devletler AB'nin temel ogesi olmaya devam edecek. AP' de gundeme gelecek yeni yasalar konusunda ulusal parlamentolarin soz hakki arttirilarak korunmasi, prensip olarak kabul edilmesi bu konuda Bruksel'in ne kadar hassas oldugunu gosterir mahiyettedir. Dolayisiyla karar alma mekanizmasinda milli parlamentolara verilecek ekstra yetkilerle, milli devletler AB icinde mevcut yapilarim korumaya devam edecek.
Lizbon Antlasmasi AB liderlerince kabul edildikten sonra milli meclisler tarafindan bir bir kabul edilmeye baslandi. Her ne kadar Irlanda halkinin AB felsefesinden uzak hassasiyetlerle gerceklestirdigi referandum neticesinde antlasmanin hali hazirdaki gelecegi belirsiz gibi gorunse de antlasmanm yururluge girmesi icin belirlenen takvim en yakin zamana cekilmek isteniyor. Nitekim Irlanda da yasanan Bruksel adma Omit kirici referandum oncesinde Lizbon Antlasmasi icin konulan 2009 hedefinin uygulanirliligi artik pek de gercekci gorunmuyor. AP secimleri oncesinde birlik Olkeleri Lizbon Antlasmasini yururluge sokamazsa, AB'nin 27 ulkesi kuresellesme, teror ve guvenlik politikalari gibi guncel sorunlari asabilme adina cok onemli bir firsati da kacirmis olacak. (Eekelen and Kurpas, 2008)
Siyaset Biliminin temel demokrasi ve cogulculuk prensipleri acisindan baktigimizda Lizbon antlasmasimn bircok eksikligini ortaya koymamiz mumkun olsa da, cokuluslu bir ortakligin demokrasi standartlari adina bir adim daha ileriye gidebilmesi icin antlasma bir firsattir. Makro ekonomik dengelerin ABD ve C,in gibi surekli yeni hedefler pesinde kosan ve dev butcelere sahip aktorler tarafindan yonlendirildigi bir sahnede AB ulkeleri gecmislerindeki basarili tecrubeleri bir yana birakip kuresel aktor olma iddialarindan geri adim atmalari beklenemez. Lizbon Antlasmasmm anayasa formatindan zorunlu olarak cikartilip, yeni bir periyodik yenilenme seklinde gerceklestiriliyor olusu onun birlik tarihinde oynayacagi onemli donusumu ve rolu golgede birakmayacaktir.
Kaynakca
Abdul Noury and Gerard Roland: Democratic Politics in the European Parliament, Cambridge: Cambridge University Press 2007.
Ahmet Nuri, Yurdusev: "Re-visiting the European Identity Formation: The Turkish Other", Journal of South Asian and Middle Eastern Studies, Vol. XXX, No. 3 2007, pp. 62-73.
Bache, I. ve Flinders, M.: Multi-Level Governance. Oxford: Oxford University Press. 2004
Christoph Gusy, Demokratiedefizite postnationaler Gemeinschaften unter Berucksichtigung der EU, in: Zeitschrift fur Po litik, 45 (1998) 3, S. 267--281, hier S. 267.
Daniel Gros and Sebastian Kurpas: What next? How to save the Treaty of Lisbon, CEPS Policy Briefs, 2008
Gencer Ozcan, "Turkey, the EU and the Military's Changing Mindset: Back to Barracks?"The Suleyman Demirel Program for Contemporary Turkish Studies ve The Moshe Dayan Center for Middle Eastern and African Studies, Turkey and EU, Tel Aviv, The Moshe Dayan Center ve The Suleyman Demirel Program for Contemporary Turkish Studies, 2006.
Gianfranco Pasquino: The Democratic Legitimation of European Institutions 2002, http://www.iai.it/pdf/articles/pasquino.pdf
Heeger, Comparison of the 2007 Lisbon Treaty with the earlier EU Constitution, EUWatch issue 8, October 2007
Hooghe, L. ve Marks, G.:, Multi-Level Governance and European Integration. Lanham MD: Rowman and Littlefield. 2001
Ibrahim; Canbolat. AB'nin Kurulus Felsefesi ve Yeni Avrupasnm Yapilanmasi, Der. Ertan Efegil-Mehmet
Magnette, P.: "European Governance and Civic Participation: Can the Euroepan Union Be Politicised?" 2001
Marcus Horeth/Ludger Kuhnhardt/Cordula Janowski: Die Europ5ische Verfassung. Analyse and Bewertung ihrer Strukturentscheidungen, Baden-Baden 2005.
Jopp, Mathias/Matl, Saskia : Der Vertrag liber eine Verfassung fur Europa. Analysen zur Konstitutionalisierung der EU, Baden-Baden: Nomos 2005
Rudolf Streinz/Christoph Ohler/Christoph Herrinann (2005). Die neue Verfassung fur Europa. Einfuhrung mit Synopse, Munchen.
Seyfettin Erol, Turkiye-AB Iliskileri: Avrupa'nin Genislemesi, Muzakere Sureci ve Batililasma Sorunsali, 2007
Simon Hix: What's Wrong with the European Union and How to Fix It, Cambridge 2007
Simon Hix: What's Wrong with the European Union and How to Fix It, Cambridge 2007
Stefan Koppl: Von der Verfassungskrise zum Vertrag von Lissabon--die EU auf dem Weg zu mehr Effizienz and Demokrati e? In (Neyer, Jurgen; Terhechte, Jorg Philipp; Vaubel, Roland;Tomann,Horst:
Demokratieprobleme in der Europaischen Union.)
Thalmaier, Bettina 2005: Die zukunftige Gestalt der Europ5ischen Union. Integrationstheoretische Hintergrunde and Perspektiven einer Reform, Baden-Baden: Nomos
Willem F. van Eekelen and Sebastian Kurpas: The Evolution of Flexible Integration in European Defence Policy: Is perma nent structured cooperation a leap forward for the Common Security and Defence Policy? 2008
Winfried Kluth, Democratic Legitimation of EU, Berlin 1995.
Wood, Steve/Quaisser, Wolfgang 2008: The New European Union. Confronting the Challenges of Integration, Boulder/London: Lynne Rienner Publishers
Online Kaynakca
European values and identity Accessed: 12.11.2008 http://www.euractiv.com/en/future-eu/european-values-iden-tity/ article-154441
http://www.euractiv.com/en/enlargement/ ceecs-participate-debate-future-eu/ar-ticle-110716
MEPs hail Merkel's Reform Treaty success Accessed: 12.12.2008
CEECs to participate in debate on future of EU http://www.euractiv.com/en/futureeu/meps-hail-merkel-reform-treaty-suc-cess/ article-165036
(27) Uyelikleri oncesinde Romanya ve Bulgaristan mayis 2005 de AB anayasasini onaylamislardi.
(28) Lizbon antlasmasi o tarihte henaz imzalanmadigi icin ve Protekiz' in donem baskanligina imza toreninin yetistirilememe ihtimaliie binaen birlik icinde "reform antlasmasi" terimi tercih edilmisti.
(29) Ingiltere, polis ve yargi isbirliginde verilecek kararlarin disinda kalma imtiyazina ve yasal olarak baglayiciligi bulunan Temel Haklar Sozlesmesi'nden muaf tutulma hakkina sahip olacak.
(30) http://www.curactiv.com/de/mcinung/turkeieu-denkt-offentlichkeit/ article-172809
Savas GENC Yrd. DN. Dr. Uluslararasi Iliskiler Mama, IIBF, Fatih thiversitesi, Istanbul, Tarkiye, sgenc@fatih.edu.tr