摘要:Şiddetle ilgili genetik, sosyal, kültürel ve evrimsel açıklamalar olmasına rağmen, bu makale sadece travma teorisine odaklanan psikolojik bir bakış açısını temel alacaktır. Çocukluktaki istismar, ihmal, aile içi şiddete tanık olma, kayıp yaşama ve terk edilme gibi travmatik olaylar uzun süreli duygusal acı ve strese neden olabilmektedir. Çocuklar özellikle aile içi şiddet mağduru olduklarında, kendilerini sevmeleri, korumaları ve güven vermeleri gereken ebeveynler kendilerine şiddet ve tehdit oluşturmakta ve travma daha şiddetli hale gelmektedir. Travmatik olaylar çocukları yoğun korku, öfke ve kırılganlık hisleri ile başbaşa bırakmaktadır. Birçok araştırmacı, çocukluk çağı travmatik deneyimleri ile saldırgan davranışlar arasındaki bağlantıyı vurgulayarak, travma ve şiddeti birbirinden ayrılmaz olarak görmüşlerdir. Ancak, çok az çalışma travma ile şiddet arasındaki ilişkinin gelişimsel yönüne odaklanmıştır. Bowlby'nin bağlanma teorisi, travmatik deneyimlerin çocuğun güvenli bağlanmasını ve sağlıklı ilişkiler kurmalarını engelleyen önemli bağlanma yaralanmalarına yol açtığını öne sürmektedir. Ferenczi’nin saldırganla özdeşleşme kuramı travmatik deneyimin çocuklara mağdur rolü ve istismarcı rolü olmak üzere her iki rolü de öğrettiğini ileri sürmektedir. Çocuklarda ve gençlerdeki travmanın, yetişkinlerdeki travmadan farklı olarak olgunlaşmamış ya da az gelişmiş kişilikleri etkilediğini ve kişilik gelişiminde önemli bir rol oynadığını iddia etmektedir. Bu makale, Bowlby ve Ferenczi'nin teorileri ışığında çocukluk travmatik deneyimlerinin nasıl şiddete dönüştüğü açıklanmasına odaklanmaktadır.