摘要:Küresel finansal kriz sonrası dönemde, gelişmiş ülkelerin krizden çıkış için uyguladıkları niceliksel genişleme politikaları, gelişmekte olan ülkelere yönelik yoğun sermaye girişlerine neden olmuştur. Sermaye girişlerinin beraberinde getirdiği makro-finansal riskler karşısında politika otoriteleri, fiyat istikrarı ve finansal istikrar arasında çeşitli politika açmazları ile karşı karşıya kalmıştır. Fiyat istikrarı ve finansal istikrarın eş anlı sağlanmasında para politikasının ilave araçlarla desteklenme ihtiyacı, birçok gelişmekte olan ülkenin makro ihtiyati politika kullanımını arttırmalarına neden olmuştur. Türkiye de yoğun sermaye girişlerinin yol açtığı makro-finansal risklere maruz kalan yükselen piyasa ekonomileri arasındadır. Ekonominin iç ve dış dengesinin farklılaşmasıyla biriken riskleri mevcut politika çerçevesi ile kontrol altına alamayan Türkiye, yeni politika bileşimini Kasım 2010’dan itibaren uygulamaya başlamıştır. Bu doğrultuda geleneksel enflasyon hedeflemesi, fiyat istikrarına zarar vermeyecek şekilde finansal istikrarın tamamlayıcı bir araç olarak dahil edilmesiyle değiştirilmiş ve para politikası ile makro ihtiyati politika birlikte yürütülmüştür. Bu çalışma, Türkiye’de yeni politika bileşimi çerçevesinde uygulanan makro ihtiyati politikaların kredi büyümesindeki aşırılıkları kontrol altına almadaki etkinliği incelemektedir. Türkiye deneyimine ait literatürden farklı olarak, makro ihtiyati politikanın analizinde bir endeks oluşturulmuştur. Makro ihtiyati politika endeksi ile reel toplam kredi büyümesi arasındaki ilişki, 2010:11-2017:12 dönemini kapsayacak şekilde Johansen vd. (2000) yapısal kırılmalı koentegrasyon yaklaşımı kullanılarak tahmin edilmiştir. Ampirik bulgular, Türkiye’de makro ihtiyati politika uygulamalarının kredi büyümesini sınırlayıcı etkisinin bulunduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, söz konusu etkinin makro ihtiyati politika duruşunun sıkılaştırma derecesinin arttırılmasının ardından ortaya çıktığı görülmüştür.