摘要:Araştırmada, Ankara ilinde yer alan çeşitli kulüplere ait sporcuların sporcu kimliği ile genel öz yeterlik algıları arasındaki ilişkilerin, farklı değişkenler açısından incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmada; Brewer ve Cornelius (2001) tarafından geliştirilmiş, Türkçeye uyarlama çalışması Öztürk ve Koca (2013) tarafından yapılan Sporcu Kimliği Ölçeği” ile Schwarzer R. ve Jerusalem M. tarafından 1979 yılında Almanca olarak geliştirilen ve Teközel, M. (2002) tarafından Türkçeye çevirisi yapılan “Genel Öz Yeterlik Ölçeği” kullanılmış olup, araştırmaya 19 spor kulübünden toplam 393 sporcu katılmıştır. Ölçek formlarının incelenmesi sonucunda, 377 katılımcının verileri araştırmaya dahil edilmiştir. Normallik analizleri sonrasında parametrik testlere karar verilmiş ve bulgular yorumlanmıştır. Araştırma sonuçlarına göre, kadın sporcuların erkek sporculara oranla daha fazla performans ve sakatlık kaygısı yaşadığı tespit edilmiştir. 18 yaş üzerinde yer alan ve antrenman süresi uzun olan katılımcıların sporcu kimlik ve öz yeterlik algılarının daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca antrenman süresi ve spor yapma yılının fazla olmasının, katılımcılarda performans ve sakatlık korkusunu da beraberinde getirdiği araştırma sonuçlarında tespit edilmiştir. Babanın eğitim düzeyi ile sporla sınırlanmışlık algısında istatistiksel bir fark bulunmuştur. Farkın, lise mezunu ile lisansüstü mezunu babalar arasında olduğu tespit edilmiştir. Spor branşları incelendiğinde ise, badminton branşına ait katılımcılarda, tenis branşına göre daha fazla performans ve sakatlık kaygısı görüldüğü tespit edilmiştir. Sonuç olarak, fiziksel aktivitenin katılımcılarda güçlü bir sporcu kimliği oluşturmada etkin olduğu görülmüş ve sporcu kimliği algısı arttıkça, performans ve sakatlık kaynaklı kaygıların artabileceği görülmüştür. Eğitimli babanın çocuğunun sporcu kimliği kazanma olasılığının daha yüksek olduğu görülse de ailenin sporcu çocuklar üzerindeki etkileri halen araştırmalara konu olan bir olgudur. Badminton branşında görülen kaygılar, takım ve bireysel sporcular arasındaki duygusal farklılıkları göstermesi açısından önemlidir ancak takım ve bireysel sporcuların kaygı düzeyleri, literatürde farklı sonuçlar göstermektedir.